Hip-hop kültürünün ana parçası olan Rap müzik günümüzde bazen farklı bir algıyla altın kolyelerin, lüks arabaların, maddiyat ve şiddete varan ilişkiler üzerinden şemalansa da; kendi özünde en derin protest ilişkilerin olduğu bir temel bulunuyor. Bu yazıda Macklemore’un Filistin’e yönelik son çalışması ‘’Hind’s Hall’un aynı zamanda hip-hop kültürünü de özündeki yerine koyduğunu aktarmaya çalışacağım.
Geçmişe bir bakış
Hip-hop kültürü, tarih boyunca bugünkü Trap müziğin yansıttığı duruştan ziyade; güçlü politik bir ses olarak yankılandı. Rap; toplumun duymaya ihtiyacı olan mesajları güçlü bir biçimde iletmek için özellikle Amerikan gettolarında 70’ler itibarıyla bir araç hâline geldi. Özellikle hip-hop'un politik bir platform olarak kullanılmasının sağlanması; geçmişte bu müzik formunun rock ve folk müzik öncüllerinden daha direkt politik içerikler üretmesine olanak tanımıştı. Fakat burada yine de belirtmek lazım ki bu politik çıkışların; sınıfsal kavramlar yerine güncel toplumsal adalet konularında sınırlı kaldığı da gözüküyordu.
Amerikan müziğinin kendi arabeskini yarattığı düzende 1980'ler ve 1990'lar boyunca, hip-hop sanatçıları Amerika'nın içinde bulunduğu sosyoekonomik ve politik duruma dair güçlü mesajlar verdiler. Bu dönemde, Grandmaster Flash & The Furious Five'in "The Message" gibi parçaları, şehir yaşamının zorluklarına ışık tuttu ve hip-hop'ın sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda güçlü bir sosyal yorum platformu olduğunu da beraberinde gösterdi.
Politik çizgidekiler
Tupac Shakur, Ice Cube ve Killer Mike gibi isimler, ABD içerisindeki sınıfsal baskılarla birlikte Afro Amerikan kültürüne yönelik sistematik baskıları da dile getirdiler. Tupac Shakur, özellikle "Words of Wisdom" şarkısında, ekonomik eşitsizliklere ve yetersiz iş olanaklarına karşı çıkışını ifade ederken, aynı zamanda devrimci milliyetçilik temalarını da işledi. Bu, doğal olarak bizleri Rap müziğin belirli bir politik çizgideki yerine de getiriyor. Genel müzik kültürü gettonun toplumsal adalet çıkışlarına yönelik olsa da, bazı sanatçıların politik yerlerinin daha belirgin olduğu söylenebilir. Public Enemy, The Dope Poet Society, Emcee London, Dead Prez, The Coup, Rebel Diaz, Paris, Sun Rise Above ve Immortal Technique gibi birçok rap sanatçısı, genellikle Maoizm'e eğilimli açıkça komünist görüşleri de savunmuşlardı. Bu sanatçıların birçok kesmi, müziklerini mevcut kapitalist sistemlerin eleştirisi ve alternatif siyasi ideolojilerin savunulması için bir platform olarak da kullandı. Örneğin, The Coup'un orijinal Party Music albüm kapağı, kapitalizmin çöküşünü simgelemek amacıyla Dünya Ticaret Merkezi'nin yıkılışını tasvir etmiş; 11 Eylül saldırılarından sonra ise Kasım 2001'deki yayınından önce değiştirilmişti. Öte yandan, Lupe Fiasco, Emcee Lynx, P.O.S ve Sole gibi bazı rapçiler, anarşist pozisyonları da savunmuşlardı. Bu sanatçılar, eserlerinde otoriteye ve mevcut siyasi düzenlere meydan okuyan, daha özgür bir toplum vizyonu çizmeye çalıştı. Hip-hop kültüründe yapılan politik atıfların bu nedenle bazen belirli bir politik tabanda gerçekleştiği de söylenebilir.
Destroyin' every college in Gaza and every mosque
Pushin' everyone into Rafah and droppin' bombs
The blood is on your hands, Biden, we can see it all
‘Hind’s Hall’
Rap’i kendi protest köklerine döndüren Macklemore’un çalışması müziğin Trap gibi daha uyuşturucu kültürü üzerinde yükselen bir alt-tür modasının Rap’e egemen olduğu düzende ortaya çıktı. Şarkı, Amerika'daki öğrenci protestoları ve İsrail'in Gazze'ye yönelik şiddetine dikkat çekiyor. Macklemore'un bu şarkısı, müziğin sadece bir sanat formu olmadığını, aynı zamanda güçlü bir iletişim aracı ve değişim yaratma mekanizması olabileceğini gösteriyor. İsmini; İsrail askerleri tarafından Ocak ayında öldürülen altı yaşındaki Filistinli kız Hind Rajab'dan alan çalışma sosyal medyadaki sansür temasına ve özgür ifade üzerindeki kısıtlamalara da değiniyor. Şarkının başta ABD olmak şimdiden genç dinleyiciler arasında viral hâle geldiğini, Amerika'daki üniversite kampüslerinde ve gençlik arasında popüler bir protest müziği parçasına dönüştüğünü de belirteyim.
Bir Amerikan portresi
‘’Hind’s Hall’ Amerikan kültürel hegemonyasının bir portresine odaklanmaktan da geri durmuyor. Polis teşkilatına olan hoşnutsuzluğunu dile getirirken, sosyal medyanın protestolar üzerindeki rolüne de değiniyor. TikTok yasağına rağmen, "en moloz, binalar, anneler ve çocuklar" gibi görüntülerin hâlen insanların gözü önünde durduğunu ifade ediyor. Şarkı, İsrail'i "apartheid sistemi"ni kullanmakla ve "işgalci şiddet dolu tarihi" devam ettirmekle suçlayarak sert bir dille eleştiriyor. Macklemore, Drake ve Kendrick Lamar arasındaki devam eden anlaşmazlığa atıfta bulunarak, "ateşkes istiyorum, Drake'ten bir yanıt istemiyorum" diye belirtiyor. Şarkıyı, Gazze'deki durumu dinleyicinin empati kurabileceği bir perspektife taşıyarak bitiriyor: "Ne risk alırdınız? Ne vermeye hazırdınız? Ya o sizin çocuklarınız olsaydı?"
'Müzisyenler için zorlayıcı bir dönem'
Beykoz Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Anıl Sayan’la şarkı hakkında görüştüğümde ise Sayan’ın yanıtı şarkının ‘’gündemcilik’’ üzerinden okunması gerektiğini akla getiriyor. Sayan şöyle konuşuyor: ‘’Rap'in protest damarından hayli uzaklaşıp, müzik piyasasının ticari yanlarıyla hatırı sayılır bir şekilde haşır neşir olduğu bir dönemde, Macklemore örneği bize protest bir tavra sahip olabilmenin müzisyenler adına ne kadar zorlayıcı olabileceğini gösteriyor. Özellikle şarkının Filistin-İsrail savaşı bağlamı, Grammy ödüllü ve görece protest bir tavra sahip bir müzisyen için bile gerektiğinde zorlayıcı olabiliyor.. Bunun yanı sıra, eğer rap'in ticarileşmesi günümüzde neredeyse bir de facto ise, Macklemore örneği gündemcilik meselesi olarak da okunabilir. Gündemcilik müzik dünyasında her ne kadar yeni bir yaklaşım olmasa da, günümüzde müzisyenler dijital mecralardaki toplumsal konuları yakalayarak artistik içeriklerini viralleştirebiliyor. Öyle ki, günümüzde müzisyenler kariyer inşalarını toplumsal gündemleri yakalayarak farklı yörüngelere oturtabiliyor. Elde edilen medya görünürlüğü Macklemore'un bu konuda da başarılı olduğunu gösterir nitelikte.’’