Belki de en ilginç ABD seçimlerinden birini geride bıraktık. ABD seçimlerinde oy sayımı sürerken, resmi olmayan sonuçlara göre Cumhuriyetçi aday Donald Trump, başkanlık yarışını ikinci kez kazandı. Peki, ikinci Trump dönemi, ekonomi ve dış politikanın girift bir şekilde birbirine geçtiği günümüzde, dünya için ne anlama geliyor? Enerji ve teknoloji şirketlerinden kripto paralara kadar olası senaryolara yakından bakmak gerekiyor.
21 Ocak 2025 günü yemin töreni sonrası Donald Trump, resmi olarak görevi devralacak. 21 Ocak'a kadar olan zaman diliminde Joe Biden olur da ölürse, Kamala Harris seçimi kaybetmesine rağmen bir süreliğine ABD Başkanı unvanını taşıyarak tarihe geçebilir. ABD seçim sisteminin kendine özgü yapısının bir sonucu da bu olabilir.
11 bin seçim ekibi ve 15 milyar dolar bütçe
Bu arada kısa bir bilgi de vereyim. ABD Başkanı olmak çok masraflı iş. Sadece seçim komitelerinin bütçeleri 15 milyar doları buluyor. Bu kayıtlı rakamlar, bunun dışında kayıtlı ve kayıtdışı olarak dönen para miktarının kat be kat fazla olduğu biliniyor.
ABD seçim sisteminde bağışçıların etkili aktörler olması sebebiyle, seçim döneminde büyük bir ekonomi ortaya çıkıyor. Bloomberg'in son araştırması, seçim sürecinin mali portesinin bir kısmını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, 11 bin siyasi grup seçim süresince bağışlara dayanan fonlarla 15 milyar dolarlık harcama gerçekleştirdi.
Federal Seçim Komitesi'ne yapılan başvurulara göre, bu gruplar siyasi propaganda komitelerinden küçük örgütlere kadar birçok siyasi grubu kapsıyor. Rakamlar, iki aday arasında Kamala Harris'in kampanyasının finansal olarak daha güçlü olduğunu gösteriyor. 11 bin grup arasında en büyük iki organizasyon Harris'i destekleyen organizasyonlar.
'Harris for President' 875 milyon dolarlık, 'Future Forward' 621 milyon dolarlık harcama yapmış bu süreçte. Sadece 'Harris for Predisent’ın, Facebook ve Google gibi platformlardaki online reklamlarına 148 milyon dolarlık bütçe ayrılmış. ’Harris for President', 'Future Forward', 'WinSenate', 'Democratic National Committee', 'House Major PAC' Harris'in en büyük destek gruplarıydı.
Trump'ı destekleyen organizasyonların en büyükleri arasında ise; 'Make America Great Again', 'D.J. Trump for President 24', 'Republic National Committee', 'Congress Leading Fund', 'Senate Leading Fund' yer alıyordu. Tabii bu değirmenin suyu boşa akmayacak; parayı verenler, ileride düdüğü de çalmak isteyecekler.
75 Milyon seçmen erken oy kullandı
Seçim süreci de ilginç geçti ABD'de. Birkaç gün öncesine kadar kullanılan erken oy sayısı açıklandı. Sandıklar kurulmadan önce ülke genelinde 75 milyondan fazla vatandaşın erken oy kullanmayı tercih ettiği ortaya çıktı. Bunlardan 40 milyondan fazlası şahsen oy verdi, yaklaşık 34 milyon ABD'li ise posta yoluyla erken oy kullandı. 244 milyon seçmenin bulunduğu ABD'de, 2020 yılında yapılan başkanlık seçiminde yüzde 66.6 ile rekor katılım sağlanmış ve 159 milyona yakın kişi oy kullanmıştı. Birçok eyalette erken oy kullanma işlemleri seçim gününe kadar sürerken, posta yoluyla ya da sandığa giderek kullanılan erken oylar 5 Kasım'da kullanılan oylarla birlikte, sandıkların kapanmasından sonra sayılacak.
Trump işçi sınıfını nasıl cezbetti?
Sonuçta ABD dediğiniz, öncelikle 'Şirketler Amerikası'... O sebeple lobi faaliyetleriyle siyasi faaliyetler iç içe yürüyor. Ve başkan adaylarının siyasi vaatlerinden çok ekonomik vaatleri, hem sermaye gruplarını hem de orta sınıf Amerikan vatandaşını ilgilendiriyor. Şirketlerin desteğinin yönü de, vatandaşın kullanacağı oyun rengi de bu vaatlere göre şekilleniyor. Uygulayacağı vergi ve kredi politikalarının 'Amerikalılar için hayatı kolaylaştıracağını' vurgulayan Trump, sosyal güvenlik harcamalarından ve kredilerinden vergi alınmayacağı vaadinde bulunmuştu. Enflasyonu sona erdirmek için “daha fazla petrol sondajına başlamayı planladığını” belirtti, enerji faturalarını bir yıl içinde yarı yarıya azaltma sözü de verdi. ABD Başkanı Joe Biden ve ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris yönetiminin sınır güvenliği politikalarını eleştirdi, "Ekonomimizi kurtarırken, sınırlarımızı da koruyacağım" dedi. Aslında bu da ekonomik bir vaat ve özellikle işsizleri ve ücretlerinden yeterince memnun olmayan orta sınıf Amerikalıları çok yakından ilgilendiriyordu. Trump'ın yeni iş imkânları yaratacağı vaadi, işçi sınıfını cezbetti. Afro-Amerikalılar ve vatandaşlık almış Hispanikler'den Trump'a bu kadar çok oy çıkmasına şaşırmamak gerek!
Trump kazandı; KOBİ'ler kazandı
Reuters'in konuştuğu bir düzine uzmanın çoğu, Trump'ın dönüşünün hisse senedi piyasalarını canlandırmasını beklerken, bazıları bölünmüş bir hükümeti tercih ediyor. Yani Temsilciler Meclisi ve Senato'da farklı partilerin çoğunlukta olmasını... Denge ve denetleme mekanizmasının işleyebilmesi için olsa gerek.
Trump'ın kazanma ihtimali bile, kripto paraların yükselişini hem de kripto para firmalarının piyasa değerini artırmıştı. Yine aynı ihtimal sebebiyle, küçük sermayeli şirketlerin piyasa değeri seçim öncesinde artış kaydetti. Trump’ın ABD'nin yerli ve milli KOBİ'leri için daha uygun bir ekonomik iklim sağlamayı vaat etmesi karşılık buldu.
Trump, başkan olduktan sonra sözünü tutarsa; kurumlar vergisini düşürecek ve yasal düzenlemeleri azaltacak, bu durum kısa vadede piyasaları canlandırabilir. Öte yandan Trump, özellikle Çin'e karşı olmak üzere, ticaret tarifelerini iki katına çıkarma ve elektrikli araçlar, güneş enerjisi ve diğer temiz enerji teknolojileri için yüz milyarlarca dolar sübvansiyon içeren Biden-Harris imzalı iklim yasası kapsamında 'harcanmamış tüm fonları iptal etme' sözü vermişti.
Kripto piyasalar Trump ile coşabilir
Bank of America (BofA) uzmanları, Trump'ın kazanması halinde, JPMorgan Chase, BofA ve Wells Fargo gibi Wall Street bankalarının hisseleri, yurtiçi yatırımların artması, düzenlemelerin gevşetilmesi, yurtiçinde istihdam yaratılması ve vergi indirimlerine bağlı olarak yükselebileceğini belirtiyorlardı seçimden önce. “Ancak, daha geniş bir ticaret açığı ve gümrük tarifeleriyle ilgili endişeler bankacılık sektörünü olumsuz yönde etkileyecek faktörler” dikkat çekiyorlardı.
Trump'ın kazanmasıyla birlikte dijital varlıklara yönelik daha 'rahat' bir düzenleyici yaklaşım kripto hisselerine fayda sağlayabilir. Trump'ın başkan seçilme ihtimali bile, MicroStrategy, Riot Platforms, MARA Holdings, Hut 8 ve Bit Digital gibi kripto varlık firmalarının hisselerinin ekim ayında yüzde 3.4 ile yüzde 45 arasında yükseliş kaydetmesine yetti. Bitcoin ve diğer kripto paraların hızlı yükselişinin sebebi de bu...
Trump'ın başkanlığında yerli petrol ve doğalgaz üretimi üzerindeki düzenleyici yükün azaltılmasına öncelik verileceği kesin. Trump küresel iklim krizinin liberallerin bir uydurması olduğuna inanıyor. Hidrokarbon temelli enerjiden vaz geçmeye hiç niyeti yok.
Trump, yerli enerji şirketlerini kayıracak
Trump'ın hidrokarbon temelli enerjiye verdiği destek petrol ve doğalgaz hisselerinin yükselmesini getirecek. Trump muhtemelen yerli enerji üretimini destekleyen politikalar izleyecek. Chevron, Exxon Mobil ve ConocoPhillips gibi arama şirketlerine fayda sağlayacak şekilde üretim seviyelerini hızla artırma yetkisini de kullanabilir. Bunun yanı sıra, Joe Biden yönetiminin yeni LNG ihracat projelerine izin verme konusundaki duraklamasını tersine çevirebilir. Ancak, Trump'ın Çin'den ithalata önerdiği yüzde 60 gümrük vergisi, herhangi bir misilleme eylemi durumunda LNG ihracatçılarını da vurabilir. Trump'ın başkanlığında, Çin'den ithal edilen mallar için yüksek gümrük vergileri, Çin'den önemli ölçüde paket taşıyan FedEx, United Parcel Service gibi firmaları olumsuz yönde ekileyecek.
ABD merkezli şirketler, yerli üretimi destekleyen ticari teşviklerden ve gümrük vergilerinden ciddi oranda faydalanacak. Bu beklentiyle, küçük sermayeli firmaların kote olduğu Russell 2000 endeksi, 2024 yılında yaklaşık yüzde 9 yükseldi. Bu hemen hemen her sektördeki KOBİ'ler için geçerli, özellikle de imalat sanayiinde faaliyet gösterenler için.
Ticaret savaşları artarak sürecek
Ticaret savaşları, Trump'ın başkanlığı döneminde, iki ülke arasında ticaret açığını ve Pekin yönetiminin rekabete aykırı sanayi teşvik politikalarını öne sürerek 2018 yılında Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerine ilave gümrük tarifesi getirme kararıyla başlamıştı. Çin'in buna karşılık vermesi üzerine, iki ülkenin yüz milyarlarca dolarlık dış ticaret alışverişleri için gümrük tarifelerini karşılıklı artırmasıyla tırmanan bir süreç yaşandı. Taraflar, 2019'da ticari anlaşmazlıkları geçici olarak askıya almaya karar verirken, müzakereler sonunda 2020'de 'Faz 1' olarak adlandırılan anlaşmayla tarife artışlarının bir bölümü rafa kaldırıldı. Trump, Çin ile ekonomik rekabette, daha çok ABD aleyhine olan dış ticaret açığına odaklanan, dış ticaret kalemlerinde gümrük vergilerini artırma tehdidiyle Çin üzerinde baskı kurmaya çalışan bir yöntemi benimsedi. Ayrıca Çin merkezli telekomünikasyon şirketi Huawei ve ZTE'ye getirilen kısıtlamalar, teknoloji alanındaki oldukça sert müdahalelerdi.
'İzolasyonist' politika Çin'e yarayabilir
Diğer yandan Trump'ın izolasyonist dış politikasının ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerini zayıflatma ihtimali, kendini kuşatma altında gören Pekin yönetimi için Trump'ı daha tercih edilir kılabilir. Çinliler, iki aday arasında iktidara gelmesi halinde Çin'e karşı daha çatışmacı bir tutum izleyecek olanın Trump olacağında hemfikirdi, ama onun iktidarının ABD'de yaratacağı iç gerilimlerin ve ülkesine vereceği zararın sonuçta Çin'e yarama ihtimali yabana atılamaz. Trump'ın iç siyasette kutuplaşmadan beslenen, dış politikada izolasyonist yaklaşımı savunan siyasi çizgisi, dolaylı olarak Çin'e yarayabilir. Mesela Avrupa ülkeleri Çin'e yönelik bariyerleri gevşetebilir.
Trump, korumacı ekonomi politikalarla Çin'i net olarak karşısına alırken, Rusya Federasyonu ile Biden yönetiminin uyguladığı sertlik politikasını sürdürmeyecek gibi görünüyor. Yani Trump, Ukrayna'ya gerek ekonomik gerekse askeri destekleri kesebilir ya da Kiev'i Moskova ile barış anlaşması yapması için zorlayabilir. Trump'ın Biden gibi 'demokrasi ihracı' adı altında gerilimler yaratmaya, savaşlar çıkartmaya pek sıcak bakmadığı biliniyor. Avrupa Birliği ve NATO'ya da mesefali olduğu da başka bir gerçek.
Peki gelişen ekonomiler?
ABD'deki seçim sonuçlarından en fazla ekilenecek ülkelerden biri Rusya. Trump’ın kazanmasıyla Vladimir Putin’in derin bir nefes aldığını söyleyebiliriz.
Ukrayna ve Volodimir Zelenskiy için bu sonun başlangıcı demek. Avrupa'da başta Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa'daki hükümetler ve NATO ülkeleri için de bu hiç iyi bir haber değil. Ancak, söz gelimi Macaristan'da Viktor Orban bu gelişmeden oldukça memnun olduğunu tahmin edebiliriz. Asya-Pasifik'te ise Japonya, Avusralya, Yeni Zelanda, Kore Cumhuriyeti, Filipinler de Trump’ın kazanmasından zararlı çıkacak ülkeler arasında yer alıyor.
Meksika, ABD'nin komşusu olarak sınır meseleleri ve dış ticaret açısından olumsuz etkilenecek bir diğer ülke olacak. Güney Amerika'daki pek çok ülke için fazla bir şey değişmeyecek, buralar ABD’nin arka bahçesi olarak görülmeye devam edecek. Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, Trump ile çok iyl anlaşacaktır.
Orta Doğu için ABD her daim kötülük demek
Trump, kötülük dozunu biraz daha yükseltebilir. İsrail'e daha fazla destek verecek, İran'ı köşeye sıkıştırmak için elinden geleni yapacaktır. Yani savaş yayılabilir ve Hürmüz Boğazı kapanıp petrol fiyatları yükselirse, küresel ekonomi daha da zora girebilir. Tüm bunlar olup biterken, Trump'ın izolasyonist politikası BRICS'in daha genişlemesini, Afrika'da Çin ve Rusya etkisinin artmasını getirebilir.
Her ne olursa olsun, Trump'ın korumacı politikaları başta ihracata dayalı ekonomiler olmak üzere, küresel ticaret iklimini olumsuz yönde ekileyecektir. Ancak hepsi bir yere kadar... Sonuçta, ABD'nin başkanları, devlet stratejisinin çok dışına çıkamaz. Sadece bazı sınırlı strateji değişiklikleri söz konusu olabilir. Yani etkileri farklı olacak ton farklılıklarından bahsediyoruz aslında! ABD'nin temel yol haritasından çıkmaya kalkışan her başkan, geçmişte olduğu gibi ölümü tadacaktır çünkü.