Türkiye gibi toplum baskısının olduğu kültürlerde büyüyen hemen herkesin çocukluklarından beri zihnine kazınmış bir soru vardır: “Elalem ne der?” Günlük yaşamımızın pek çok alanında, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kararlarımızı etkileyen, özgürlüğümüzü kısıtlayan bu soru; toplum baskısının en güçlü silahlarından biridir. Peki, bu sorunun yarattığı korku ve utanç hissiyle nasıl başa çıkabiliriz? İşte Uzman Psikolog Ayhan Asar ile bu sorunun kökenine iniyoruz.
Psikolojik yansımalar
Ayhan Asar’a göre, “elalem ne der” sorusu, çocukluktan itibaren zihinlerimize kazınmış bir endişe kaynağı. Asar, bu durumun iki temel duyguya yol açtığını belirtiyor: utanç ve korku. Çocuk yaşlardan itibaren, davranışlarımızın başkaları tarafından nasıl değerlendirileceğine odaklanmamız, özgüvenimizi ve kararlarımızı şekillendiriyor.
“Elalem bir şey derse utanırız ve ailemizi utandırırız diye sürekli diken üstünde yaşamayı öğreniyoruz,” diyor Asar. “Ya da toplumun bize yaptırım uygulayacağından korkarak kendi benliğimizden ödün veriyoruz.”
İki uçta yaşam
Asar, toplum baskısına karşı iki farklı strateji geliştirildiğini gözlemliyor. Bir grup, elalem ne der korkusuyla her adımını dikkatle atarken, diğer grup tam tersi bir tutum sergileyerek marjinalleşiyor. Ancak bu iki uçta yaşamak da aslında aynı problemi farklı şekillerde besliyor.
“Bir yandan, toplum tarafından kabul edilmek için her şeye evet demek zorunda hissedenler; diğer yandan da toplumun tam tersi yönde hareket ederek farklı olma çabasına girenler... Her iki durumda da aslında elalemi ciddiye alıyoruz.”
Asar, bu iki uçta yaşamanın, bireyin kendi kimliğinden uzaklaşmasına ve topluma karşı bir öfke geliştirmesine neden olduğunu belirtiyor. Kendi hayatının sorumluluğunu almak yerine, ya tamamen uyum sağlama ya da marjinalleşme çabasına girdiğimizi belirtiyor.
Kendi doğrularımızı bulmalıyız
Ayhan Asar, özgürlüğün, topluma inatla karşı gelmekte ya da her dediğini kabul etmekte olmadığını vurguluyor. Asıl mesele, toplumdan bağımsız kendi ahlaki değerlerimizi ve doğrularımızı oluşturarak yaşamımızı sürdürmek.
Asar’a göre, deneyim, insanın kendini keşfetmesinin en önemli yollarından biri. Toplumun dayattığı kalıpların dışına çıkıp, kendi doğrularımızı bulabilmek için deneyimlemek gerekiyor. Ancak bu şekilde gerçek bir içsel özgürlüğe ulaşabiliriz.
Asar, toplumun beklentilerinden kurtulmak isteyen bireylerin, kendilerine şu soruları sorması gerektiğini öneriyor:
- “Gerçekten ne hissediyorum?”
- “Yaptığım şeyle uyumlu muyum?”
- “Başkalarının beklentilerine göre mi yaşıyorum, yoksa kendi isteklerimle mi?”
Birey, bu soruların yanıtlarını bulduğunda, elalemin ne dediğinin pek de önemli olmadığını fark ediyor. İşte tam da bu noktada, gerçek özgürlük ve kendini gerçekleştirme başlıyor.