0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Türkiye'nin beyin göçü felaket mi yoksa fırsat mı getirecek?

Bir doktor, Almanya'ya tek yönlü bir biletle havaalanında oturuyor. Çantasında yıllarca süren eğitimin sonunda elde ettiği diploması, yüreğinde ise umut ve tereddüt bir arada. Arkasında ailesini, dostlarını ve sokaklarını ezbere bildiği memleketini bırakıyor. Neden? Çünkü geleceğini burada inşa edemeyeceğine inanıyor.

Bu, ekonomik sorunlar, siyasi belirsizlikler ve yurtdışındaki daha iyi bir yaşam vaadiyle şekillenen Türkiye’nin sessiz beyin göçü hikâyesi. Peki, gidenlerin geride bıraktıkları için bu ne anlama geliyor? Scrolli olarak sizler için inceledik.

Tarih boyunca göç, insanoğlu için belirleyici bir gerçeklik oldu. Dünya Bankası verilerine göre, dünya genelinde 184 milyon insan, küresel nüfusun yaklaşık %2,3'ü, göçmen olarak yaşıyor. Birleşmiş Milletler'in verilerine göre, en çok göç alan ülkeler ABD, Almanya, Suudi Arabistan, Rusya ve Birleşik Krallık olarak sıralanıyor. Buna karşılık, Hindistan, Meksika, Rusya, Çin ve Suriye en fazla göç veren ülkeler arasında.

İlk beyin göçünün tarihi bilinmese de çok eskilere dayandığı tahmin ediliyor. Nazi zulmünden kaçan Yahudi bilim insanları, tarihin akışını değiştiren beyin göçü dalgalarından sadece biri. Mustafa Kemal Atatürk dönemi Türkiyesi de 40 bilim insanı ve ailesine kısa bir süre ev sahipliği yapmış ve bu kişiler Türkiye’de üniversitelerin Avrupa standartlarına gelmesinde büyük rol oynamıştı.

Hikaye: Ahmetcan Uzlaşık

Türkiye’nin beyin göçüyle ilgili kesin verilere ulaşmak zor olsa da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu konuda bazı ipuçları sağlıyor. 2015’te %1,6 olan üniversite mezunu göç oranı, 2023’te %2’ye yükseldi. Bu oranlar, Türk vatandaşlarının göç tercihleriyle küresel trendlerle uyumlu şekilde daha yüksek yaşam standartlarına sahip ülkelere yöneldiğini gösteriyor.

En çok kayıp bilgi ve teknoloji alanında

Yaş gruplarına dair detaylı veriler mevcut olmasa da başka istatistikler bu konuda bazı ipuçları sunuyor. Yükseköğretim Kurulu verilerine göre 2008-2017 yılları arasında, açık ve uzaktan eğitim hariç tutulduğunda, Türk üniversitelerinden 2,4 milyon öğrenci mezun oldu. %2’lik beyin göçü oranı ile bu dönemde yaklaşık 49.000 mezunun yurtdışına gittiği tahmin edilebilir.

Kayıpların hangi alanlarda yoğunlaştığına baktığımızda, en yüksek beyin göçü oranına sahip eğitim ve öğretim alanları bilişim ve iletişim teknolojileri (%6,8), mühendislik, imalat ve inşaat (%4,4) ve doğa bilimleri, matematik ve istatistik (%2,6) oldu.

Mezunların beyin göçü oranları incelendiğinde, en yüksek beyin göçü oranına sahip lisans programları moleküler biyoloji ve genetik (%17,9), biyomühendislik (%10,2) olurken işletme mühendisliği (%9,8) gibi bölümlerde göç oranları da dikkat çekici seviyelerde oldu.

En fazla ABD tercih edildi

Türkiye’den yurtdışına giden üniversite mezunlarının en fazla tercih ettiği ülkeler ise %21,4 ile ABD, %17,5 ile Almanya, %11,2 ile Birleşik Krallık, %6,9 ile Hollanda ve %4,9 ile Kanada oldu.

İşletme mezunları Kanada ve ABD’ye gidiyor

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan verilere göre, 2023 yılında yurt dışına göç eden mezunların tercih ettiği bölümler ve ülkeler farklılık gösterdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kanada'yı tercih eden mezunlar arasında işletme bölümü öne çıkarken, Almanya, Birleşik Krallık ve Hollanda'da bilgisayar mühendisliği en çok tercih edilen bölüm oldu. ABD ve Kanada’da işletme mezunlarını bilgisayar mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, endüstri mühendisliği ve makine mühendisliği izledi. 

Almanya ve Birleşik Krallık’ta ise bilgisayar mühendisliğinin ardından sırasıyla makine mühendisliği, işletme, elektrik-elektronik mühendisliği ve endüstri mühendisliği mezunları tarafından tercih edildi. Hollanda’da da bilgisayar mühendisliği lider olurken, endüstri mühendisliği, makine mühendisliği ve elektrik-elektronik mühendisliği en çok tercih edilen bölümler arasında yer aldı.

Neden göç ediyoruz?

Uzmanlara göre, Türkiye’nin beyin göçü ekonomik, sosyal ve siyasi faktörlerden kaynaklanıyor.

Ekonomik Faktörler: İşsizlik, düşük maaşlar ve ekonomik istikrarsızlık, genç profesyonelleri daha yüksek maaşlar ve istikrar sunan Batı ülkelerine yönlendiriyor.

Sosyal Faktörler: Araştırma olanaklarının kısıtlı olması, kültürel baskılar ve yenilikçiliğe verilen desteğin eksikliği, beyin göçünün sosyal faktörleri olarak öne çıkıyor.

Siyasi Faktörler: İfade özgürlüğü, demokratik haklar ve artan otoriterleşme konusundaki endişeler, çok sayıda kişiyi daha açık ve demokratik ortamların olduğu ülkeler yöneltiyor.

Çoğu zaman olumsuz bir öge olarak algılanan beyin göçü, doğru politikalarla bir fırsat haline gelebilir. “Türkiye’nin Beyin Göçü Raporu”, bu olgunun ülke gelişimine katkı sağlayabileceğini öne sürüyor.

Rapora göre göçmenler, ülkelerine sermaye akışları yaratırken, uluslararası ilişkilerde kurdukları sosyal ağlarla katkı sağlayabilir. Daha sonra geri döndüklerinde, ileri düzey beceriler ve bilgi birikimleriyle yerel işletmelerin modern uygulamalara uyum sağlamasına yardımcı olabilirler. Ekonominin ötesinde, geri dönenler siyasi, sosyal ve kültürel dönüşüme öncülük ederek kurumların şeffaflık ve verimliliğini artırabilir.

“Göç eden yüksek vasıflı bireyler Türkiye’nin geleceği için önemli”

Raporun yazarı ve Toplum Araştırmaları Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Yağmur Uzunırmak, Türkiye’nin karşılaştığı en büyük sorunlardan birinin zorlaşan hayat şartları nedeniyle ülkeyi terk eden bireyler olduğunu vurguladı. Uzunırmak, bu durumun özellikle yüksek vasıflı bireyler için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtti:

“Bu insanların arasında doktor, mühendis gibi yüksek vasıflı bireyler var ve kendileri mavi yaka işleri kabul ederek gidiyorlar. Bu işler, bu insanların mesleki yetkinliklerini ne geliştirebiliyor ne de kullanabiliyor. Bu sebeple bu durum, Türkiye için önemli bir tehdit teşkil ediyor. Eğer bu bireyler, ister yurt dışında kalsınlar ister geri dönsünler, asli mesleklerine dönmezlerse Türkiye, onların uzmanlığını kullanma şansını kaybeder. Sonuç olarak, bu kişilerin eğitimine harcanan kamu fonları boşa gider ve Türkiye’nin insan kaynakları verimsiz bir şekilde kullanılmış olur.”

Uzunırmak, bu sorunun çözümüne yönelik bazı önerilerde bulundu. Ona göre, Türkiye’nin bu bireyleri desteklemesi ve onların mesleki becerilerine uygun bir şekilde bulundukları ülkelerin sosyo-ekonomik ortamına entegre olmalarını sağlaması gerektiğini söyledi:

“Türkiye, bu bireylerin yoğunlaştığı ülkeleri tespit etmeli ve bu bölgelerdeki büyükelçilikler ile konsolosluklar aktif bir rol üstlenmeli. Örneğin, bu temsilcilikler, bireylerin mesleki geçmişleriyle uyumlu işlere erişmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, bu diplomatik misyonlar, kariyer fuarları ve benzeri etkinlikler düzenleyerek profesyoneller ile özel sektör arasında bir köprü işlevi görebilir.”

Bunun yanı sıra, Uzunırmak, yurt dışında Türkiye adına önemli katkılar sağlayabilecek bireylerin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti:

“Şu anda Türkiye’den birçok birey, yurt dışında ileri teknolojilere ve inovasyona katkı sağlıyor. Bu bireyler, Türkiye’nin geleceği için önemli bir fırsatı temsil ediyor. Hükümetin, insan kaynağını değerlendirip küresel üretim trendlerini aktif bir şekilde takip etmesi gerekiyor. Bu şekilde devlet, potansiyeli gerçek anlamda analiz edebilir ve ileriye dönük politikalar geliştirebilir. Yüksek katma değerli sektörlerdeki küresel gelişmeleri izlemek ve bu alanlarda çalışan Türk profesyonellerin ilerlemesini takip etmek, Türkiye’nin daha verimli politikalar uygulamasına yardımcı olacaktır.”

Beyin göçü, Türkiye için büyük bir kayıp gibi görülse de doğru stratejilerle bu süreç, uzmanların görüşlerine göre ülkenin küresel sahnede bağlantı kurmasını sağlayacak güçlü bir köprüye dönüşebilir.