0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Türkiye’deki enflasyon emeklilikteki huzuru nasıl yok etti?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2024’ü “Emekliler Yılı” ilan etmesi, birçok emekli için umut kaynağı olmuştu.

Ancak zorlu geçen bir 2024’ün ardından 2025 yılına girerken açıklanan enflasyon rakamları ve maaş artış oranları, 2025’in de emeklilerin yılı olmayacağını ortaya koyuyor. Yüksek enflasyon ve yetersiz zamlar, bir orta sınıf sloganı olan emeklilikte huzuru yok etti.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yüzde 44,38 yıllık enflasyon oranı, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamları netleştirdi. Memur ve memur emeklileri yüzde 11,54’lik bir artış aldı, böylece en düşük memur maaşı 41.090 TL’ye yükseldi. BAĞ-KUR ve işçi emeklileri ise yüzde 15,75’lik bir zamla yetinecek. En düşük emekli maaşı ise 14.469 TL’de kaldı. Ancak bu oranlar, Türkiye’nin son yıllarda yüksek enflasyonla mücadele ettiği bir dönemde, özellikle emekliler için geçim sıkıntısını hafifletmekten uzak görünüyor. Maaş zammı tartışmaları, enflasyon oranlarının gündelik hayatta yarattığı ağır ekonomik yük karşısında beklentileri karşılayıp karşılamadığı sorusunu yeniden alevlendirdi.

Emekli maaşlarına dair yapılan artışın, altın fiyatları, asgari ücretle oranı ve yaşam maliyetleri gibi göstergelerle nasıl karşılaştırıldığını görmek, bu ekonomik zorlukların hikayesini daha net ortaya koyuyor. Scrolli olarak sizler için derinlemesine inceledik.

Hikâye: Ahmetcan Uzlaşık

En düşük emekli maaşında değişiklik yok

Kök maaşı 12 bin 500 liranın altında kalan emekliler aralık ayında belli olan 6 aylık enflasyon oranından yararlanamamıştı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın en düşük emekli maaşıyla ilgili bir düzenleme yapılacağını açıklamasının ardından gözler 6 Ocak’ta yapılan kabine toplantısına çevrilmişti. Kararın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının ardından ocak ayı içinde alınmasının beklendiğini belirten Yılmaz, mevcut durumda 12 bin 500 TL olan en düşük emekli maaşının daha da iyileştirebileceğini vurgulamıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, en düşük emekli maaşının %15,75 oranındaki enflasyon artışıyla 14.469 TL’ye yükseltildiğini açıkladı. Bu zam oranı, son 6 aylık enflasyon verilerine dayanılarak hesaplandı ve Temmuz ayına kadar geçerli olacak. Buna göre, emekliler Temmuz’a kadar en düşük 14.469 TL maaş alacak. Yeni düzenleme ile maaşlara 1.969 TL zam yapılmış oldu.

Türkiye’nin emekli tablosu

Türkiye’de Şubat 2024 itibarıyla Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, 25 milyon 96 bin kişi sigortalı olarak çalışırken (aktif sigortalı), 15 milyon 351 bin kişi ise emeklilik, malullük, ölüm aylığı ile dul ve yetim maaşı (pasif sigortalı) alıyor. Çalışanların 18,4 milyonu SSK (4a), 3 milyonu Bağ-Kur (4b), 3,6 milyonu ise Emekli Sandığı (4c) statüsünde bulunurken, emeklilerin dağılımı 10,3 milyon SSK, 2,7 milyon Bağ-Kur ve 2,3 milyon Emekli Sandığı şeklinde. 2020'ye kıyasla çalışan sayısı 1,75 milyon artarken, EYT düzenlemesiyle pasif sigortalı sayısı 2,86 milyon arttı ve aktif/pasif sigortalı oranı 1,63’e geriledi. Ayrıca güncel verilere göre 3 milyon 703 bin 180 kişi en düşük emekli maaşını alıyor.

"Asgari ücret seviyesine çıkaralım"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erzurum'da yaptığı açıklamada, en düşük emekli maaşının asgari ücret kadar olması gerektiğini vurguladı. TÜİK’in açıkladığı düşük enflasyon oranlarını eleştiren Özel, bu durumun emeklilerin yaşamını olumsuz etkilediğini belirtti. Özel, "Emeklinin hayata tutunabilmesi için en düşük emekli maaşını en az bir asgari ücret seviyesine çıkaralım" diyerek, tüm siyasi partilere ve Meclis'teki vekillere çağrıda bulundu.

Peki emekli maaşları hep asgari ücretin altında mıydı?

Emekli maaşı asgari ücrete oranla eskiden daha güçlüydü. Ne var ki, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı yıllar içinde azaldı.

Emekliler sokakta 

Tüm Emekliler Sendikası, farklı illerde yaptığı açıklamalarla zam oranlarına tepki gösterdi. Ankara'dan İstanbul'a, Adana'dan Zonguldak'a kadar birçok ilde emekliler, hükümetin açıkladığı enflasyon oranlarını protesto etti. Protestoların başını, üye sayısı kısa sürede 20 bini aşan ve 43 farklı şehirde eylem yapan Tüm Emeklilerin Sendikası çekti. Emekliler, hem Türkiye'nin farklı şehirlerinde hem de sosyal medya platformlarında tepkilerini dile getirerek, emekli maaşlarına yapılacak düzenlemeler ve enflasyon oranlarının iyileştirilmesini talep etmeye devam ediyor.

En düşük emekli aylığı ile 3 çeyrek altın alınabilecek

En düşük emekli maaşında değişikliğe gidilmemesi ile beraber milyonlarca emeklinin alım gücü ciddi oranda düşüş yaşadı. Gelin bu düşüşe en düşük emekli aylığını çeyrek altınla oranlayarak bakalım. 2010 yılında en düşük emekli maaşı olan 680 TL ile 11 çeyrek altın alınabilirken bugün en düşük emekli aylığı olan 14.469 TL ile yalnızca 3 çeyrek altın alınabiliyor.

İSİG: 2024 yılının ilk 6 ayında 65 yaş üstü 52 işçi iş cinayetine kurban gitti

Emekli aylıklarının yetersizliği tartışılırken medyada kendine yer bulamayan bir diğer konu iş cinayetleri. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin yayınladığı verilere göre 2024 yılının ilk 6 ayında 878 işçi hayatını kaybederken bu işçilerden 52 tanesi 65 yaş üstüydü. Bu veriler Türkiye’de 65 yaş üstü insanların geçimini sağlamak için emek yoğun sektörlerde çalıştığını gösteriyor.

Konya Seydişehir’de de 5 Ekim 2024 tarihinde 79 yaşında bir işçi, inşaatta çalışırken düşmüş ve hayatını kaybetmişti.

Enflasyon karmaşası

Türkiye’de enflasyon verileri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, TÜİK ve ENAG tarafından açıklanan rakamlar arasındaki büyük farklarla dikkat çekiyor. TÜİK’in verilerine göre Aralık 2024'te yıllık enflasyon yüzde 44,38 olarak açıklanırken, ENAG aynı dönemde yıllık enflasyonu yüzde 83,40 olarak hesapladı. TÜİK, Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) aylık bazda yüzde 1,03 arttığını bildirirken, ENAG’a göre bu oran yüzde 2,34 olarak gerçekleşti. Harcama gruplarında TÜİK’e göre yıllık artış en çok yüzde 91,64 ile eğitimde görülürken, ulaştırma yüzde 25,88 artışla en düşük grubu oluşturdu.

Asgari ücret yetersiz bulunmuştu

Türkiye emekli zamlarını tartışırken 2024 yılı, asgari ücret tartışmalarıyla son bulmuştu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 6 Aralık 2024'te yaptığı açıklamayla 22.104 TL’yi duyurmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Işıkhan'ın açıklamasıyla aynı anda bir paylaşım yaparak, asgari ücretin %30 oranında bir artışla 22.104 TL'ye çıkacağını ve bunun ülkeye hayırlı olmasını dilemişti.

Ancak bu açıklamanın ardından hem muhalefet hem de uzmanlar, asgari ücret artışının beklentilerin oldukça altında kaldığını belirterek tepkilerini dile getirdi. CHP lideri Özgür Özel, hükümetin “zafer naraları” attığı dönemde emekçiye "sefaleti dayattığını" ifade etti. Özel, enflasyon oranlarının ve yaşam maliyetlerinin göz önünde bulundurulduğunda, asgari ücretin bu düzeyde bir artışla enflasyona karşı etkili bir koruma sağlamadığını savunurken TÜRK-İŞ ise asgari ücretin 29 bin 583 lira olmuş olması gerektiğini belirterek, hükümetin belirlediği rakamı yetersiz buldu.

TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, Asgari Ücret Komisyonu'nun ve Yüksek Hakem Kurulu'nun "antidemokratik" olduğunu da belirtmiş ve, "Adil olmayan bir komisyonda 50 sene durduk. Bu saatten sonra adil bir düzenleme yapılmadığı müddetçe bir daha biz TÜRK-İŞ olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katılmayacağız" ifadelerini kullanmıştı.

DİSK-AR’ın 2024 verilerine göre asgari ücret civarında ücret alanlar da dahil edildiğinde (asgari ücretin altı ve yüzde 10 fazlası arası, asgari ücret komşuluğunda) 8,5 milyon işçi, asgari ücret civarı ve altında ücretle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Başka bir deyişle 2023 yılı itibarıyla tüm özel sektör işçilerinin yüzde 48,9’u asgari ücret komşuluğunda ücretlerle çalışıyordu.

Yıllara göre yıllık asgari ücretle alınabilen cumhuriyet altını sayısı

'Enflasyonu düşürmek refahı yükseltmiyorsa bu politikanın sosyal bir amacı yoktur'

İktisatçı İlhan Döğüş, enflasyonu talep kaynaklı bir sorun olarak gören politikaların, halkın alım gücünü baskıladığını vurguladı:

"Enflasyonu indirmenin temel motivasyonu refahı yükseltmek içindir. Ama siz enflasyonu düşürmek için insanların alım gücünü baskılıyorsanız bu sosyal refahı yükseltme derdi olan bir politika değildir. Enflasyonu talep kaynaklı görürseniz bu tür sorunlu bir politika güdersiniz."

Hükümetin uyguladığı kemer sıkma politikalarının emekçileri olumsuz etkilediğini söyleyen Döğüş, bu politikaların geniş halk kesimlerinin ekonomik çıkarlarına zarar verdiğini, büyük sermaye çevrelerine ise kolaylık sağlandığını ifade etti.

Emeklilik sistemini de ele alan Döğüş, bu sistemin sosyal refah devletinin bir garantisi olması gerektiğini hatırlattı:

"İnsanlar hayatları boyunca çalıştılar ve emeklilik sosyal refah devletinin vaadiydi. Hayatını idame ettirebileceğin bir emeklilik, insanları sisteme ikna ve entegre etmek için çıkarılan bir mefhumdur. Sen hayatın boyunca çalışıyorsun, çalışamaz duruma gelince ben sana hayatını idame ettirecek bir maaş vereceğim. Bu insanlar çalışmış ve prim ödemişler ama bu birikimi sebep olduğunuz enflasyona karşı koruyamıyorsunuz."

Döğüş, emeklilik maaşlarının enflasyon karşısında eridiğine dikkat çekerken, benzer bir durumun asgari ücret politikalarında da yaşandığını belirtti.

'Asgari ücret artışı kendi uydurdukları beklentiye göre yapılıyor'

Döğüş, hükümetin asgari ücret artış politikasını da eleştirerek, yapılan zamların gerçek enflasyonla uyumlu olmadığını ifade etti:

"Aynısı asgari ücret için de geçerli. Yüzde 30 enflasyon hedefi koyduk diye asgari ücreti yüzde 30 arttıracağız diyorsun. Sen hangi hakla benim maaşımı kendi uydurduğun beklentiye göre arttırıyorsun. Kaldı ki tutturamadın."

Bir buçuk yıldır talebi baskılayan politikalarla faiz artırımı ve kemer sıkma politikalarının uygulandığını belirten Döğüş, bu süreçte enflasyonun düşmediğini hatırlattı. Enflasyon verilerinin güvenilirliği konusunda da konuşan Döğüş, hem ENAG hem de TÜİK verilerine mesafeli yaklaştığını söyledi:

"Ben ENAG’a da TÜİK’e de tam güvenmiyorum. Ne ENAG’ın söylediği kadar yüksek ne TÜİK’in söylediği kadar düşük olduğunu düşünüyorum. ENAG’ın sorunu örneklemi kısıtlı, bu da metodolojik. TÜİK’in sorunu ise ideolojik."

Enflasyon ölçümü ve TÜİK tartışmaları

İktisatçı Nevzat Evrim Önal, Türkiye’de açıklanan enflasyon oranları ve memur/emekli maaşlarına yapılan zamları değerlendirirken, enflasyon ölçümünün kapsamlı bir devlet görevi olduğunu belirtti. Önal’a göre, Türkiye gibi büyük bir ülkede 90 milyon insanın farklı coğrafyalarda yaşadığı ve bölgesel fiyat farklılıklarının büyük olduğu bir ortamda enflasyon ölçümü ancak devletin kaynaklarıyla sağlıklı yapılabilir. Önal, “Devlet doğru dürüst enflasyon ölçmüyorsa, bunu özel bir girişimle yapmaya çalışmanın, ülkenin güvenliğini özel girişimle sağlamaya çalışmaktan farkı yoktur. Yapılamaz,” diyerek TÜİK ile ENAG arasındaki farkların tartışılmasını da yanlış buldu. Ancak TÜİK’in enflasyon hesaplamalarının özellikle memur maaş zammından önceki aylarda "fazlasıyla uygun sonuçlar verdiğini" de ekledi. Önal, “Aralık ayındaki tuhaf derecede düşük rakam muhtemelen Ocak ayında düzelecek. Bu durum da liberal çevrelerce 'Bakın, ücret artışları daha ele geçmeden enflasyona yansıdı' şeklinde yorumlanacak,” diyerek TÜİK’in hesaplamalarındaki manipülasyonun bilinçli bir "mikro-kontrol" olduğuna dikkat çekti.

'Emekliler kapitalizm için bir yük'

Emekli maaşlarının asgari ücretin altında kalması ve yıllar içinde bu makasın giderek açılması sorusuna ise Önal oldukça net bir yanıt verdi:

“Kapitalizm, yani sermaye düzeni açısından emekli maaşıyla geçinebilen bir insan bir yüktür." Önal, “Sermayenin esasen ticaret-finans çevrimleriyle biriktiği zengin ülkelerde emeklilerin yaptıkları harcamalar ekonominin talep tarafı açısından önemli olduğu için buna biraz daha göz yumulur. Türkiye gibi sermayenin esasen emek sömürüsüyle biriktiği ülkelerde, sermaye sınıfının emeklilik yaşının yüksek olmasını, emeklilerin çalışmak zorunda kalmasını veya kısa bir süre sonra ölmelerini istediğini belirten Önal, bu politikanın AKP döneminde daha da yoğunlaştığını ifade etti: “Türkiye'nin son 22 yılının özeti şu: Sermaye ister, AKP yapar. Ve görüldüğü üzere, yapıyorlar.”

'Türkiye yeni bir ücret rejimine geçmeye hazırlanıyor'

Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fahiş fiyatlara boykot çağrısı yapması ve sosyal medyada EYT’lilerin suçlanması gibi hamleleri saçmalık olarak nitelendiren Önal, fiyat artışlarının arkasındaki asıl nedenlere dikkat çekti. Türkiye’de fiyatların en yüksek olduğu sektörlerden birinin GSM operatörleri olduğunu belirten Önal, “Üç şirket halkın kanını emiyor. Hadi gelin, boykot edelim, telefon kullanmayalım, ne dersiniz?” diyerek bu çağrının mantıksızlığına vurgu yaptı. Ancak Türkiye’de enflasyonun temel kaynaklarından birinin dışa bağımlılık nedeniyle döviz kuru olduğunu da hatırlattı. 2024 yılında kur artışlarının enflasyonun gerisinde kaldığını belirten Önal, ücretlerin reel olarak düştüğünü ve insanların daha az tüketim yapabildiğini ifade etti. Önal, “Demek ki sorun tekelleşme. Ama mesele sadece 'tekeller fiyat yükseltiyor, enflasyon oluyor’ kadar basit değil,” dedi ve Türkiye sermaye sınıfının dış talebe yönelik üretim yapma eğiliminde olduğunu, Çin’e uygulanması beklenen ticaret ambargolarından pay kapmaya çalıştığını söyledi. 2025 başında yapılan düşük ücret artışlarını ise “Türkiye sermaye sınıfı açısından yeni bir ücret rejimine geçiş” olarak yorumladı.

Kalıcı kazanımlar mümkün mü?

Türkiye’de emekli maaşlarına yönelik protestoların etkili olup olmayacağı sorusuna Önal, karamsar bir yanıt verdi: “Kimse kusura bakmasın ama isteyen istediği kadar ücret kavgası versin, işçi sınıfı kalıcı hiçbir kazanım elde edemez.” Önal, işçi sınıfının kazanımlarının kapitalist sistem alternatifsiz olduğu sürece mümkün olmadığını vurguladı ve ekledi: “Ya yeni devrimler olacak, ya da işçi sınıfı hep daha büyük bir pasta pişirip hep daha ince bir dilimini yiyecek.”

Gündeme derinlik katan hikâyeler, analizler ve yeni medya teknolojilerine erişim için Scrolli aboneliğine geç