0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Trump’ın ilk gün vaatleri için sihirli değnek mi gerek?

Hikâye: Serdar Aksoy

Amerikalılar 5 Kasım’da yapılan başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ı zafere taşıdı. Başkanlık yolunda yaklaşık 75 milyonun oyunu alan Trump, Beyaz Saray’ın anahtarını elinde bulunduran 312 delegenin desteğini kazandı. Demokrat rakibi Kamala Harris ise 71,2 milyon civarında oyla 226 delegede kaldı. Senato’da çoğunluk 46’ya karşı 53 koltukla Cumhuriyetçilerin elinde. Henüz sonuçları netleşmeyen Temsilciler Meclisi’nde de 214 üye ile Trump avantajlı…

ABD’nin 45’inci Başkanı olan, 2020’de Demokrat Joe Biden’a kaybeden, 5 Kasım 2024 seçimlerinde ise 47’nci ABD Başkanı seçilen Donald Trump, 20 Ocak’ta yemin ederek yeniden Beyaz Saray’a çıkacak. Senato’nun kontrolünü ele geçirmesi Trump’ın ikinci döneminde siyasi desteğini artıracak. Zafer konuşmasında, "Basit bir ilkeyle yöneteceğim: Söz verilir ve söz yerine getirilir. Biz sözlerimizi tutacağız" diyen Trump, bu sözleriyle büyük beklentiler yarattı. Ancak, seçim sürecinde verdiği vaatlerin bazılarını yerine getirebilmesi, adeta elinde sihirli bir değnek olmasını gerektirebilir. Zira ABD'deki mevcut siyasi ve bürokratik tablo, Trump’ın “ilk gün vaatleri” başta olmak üzere, birçok sözünü gerçekleştirmesine engel teşkil edebilir.

ABD’nin saygın gazetelerinden The Washington Post (The Post) Trump’ın kampanya startı verdiği Kasım 2020’den Eylül 2024’e dek yaptığı konuşmaların analizini yaptı. The Post’a göre; Trump “ilk başkanlık gününde” yapmak isteklerine dair 41 farklı söz verdi. Kampanya süresince de söz konusu vaatlerinden 200’ü aşkın kez bahsetti.

En çok bahsettiği ‘ilk gün vaatleri’ nelerdi?

Eğitim

82 kez bahsettiği “eğitim” başlığı altında en az 45 farklı etkinlikte yinelediği vaadi şuydu: Kritik ırk teorisi” ve “trans birey çılgınlığı” olarak tanımladığı meseleleri öğrencilerine anlatan okulların fonları kesmek. 37 defa da aşı ve maske zorunluluğu getiren kurumlara benzer gözdağı verdi.

Göç

74 kez andığı “göç başlığı altında 28 defa belgesiz göçmenlere yönelik “Amerikan tarihinin en geniş kitlesel sınır dışı operasyonunu başlatacağım” dedi. 23 kez Açık kapı politikalarını sonlandıracağını söyledi.

Enerji

41 defa da “enerji” başlığına girdi. Biden’ın elektrikli araç teşviklerini iptal edeceğine yönelik vaadini 31 kez yineledi. Dokuz kez ise yeşil enerji teşviklerini iptal etmekten bahsetti.

Kitlesel sınır dışı ve doğuştan gelen vatandaşlık hakkı

İlk dönem kampanyasının merkezine de göç karşıtı söylemi yerleştiren Trump, bu yarışında da benzer bir yolu takip etti. The Post’un analizine dönersek Trump’ın göç meselesinde en fazla üzerinde durduğu mevzu “Amerikan tarihinin en geniş toplu sınır dışı operasyonunu başlatmak” oldu. Onu “Biden yönetiminin tüm açık sınır politikalarını sonlandırmak” ve “Trump dönemi ülkeye giriş yasaklarını yeniden uygulamaya almak” takip etti. “İlk gün vaatleri” arasında ABD’de doğanların Amerikan vatandaşı olmasını sağlayan düzenlemeyi iptal etmek de yer aldı.

Göç vaatlerini hayata geçirebilir mi?

Peki Trump, ABD’ye göçü engellemeyi hedefleyen vaatlerini hukuki olarak hayata geçirebilir mi? Öncelikle ABD Anayasası ve federal göç yasası başkanlara göç politikalarını şekillendirme konusunda geniş yetkiler tanıyor. Ancak burada kritik bir koşul var. Başkanlar göç politikalarını yürürlüğe koyarken yasal süreçler gibi anayasal korumalara bağlı kalmak durumunda. Toplu sınır dışı operasyonu gibi bir hamle yargısal engellerle karşılaşacaktır. Ayrıca ‘insanlık dışı’ olarak nitelendirilen bu operasyonun lojistik olarak da mümkün olmadığının altı pek çok kez çizildi. Ülkede yasadışı bulunan 11 milyon göçmenin nasıl tespit edileceği, nerede gözaltında tutulacağı, nasıl sınır dışı edileceği, ülkeleri bu insanları almayı reddederse ne yapılacağı, sınır dışı işlemleri için nasıl finansman sağlanacağı yanıt bekleyen sorular arasında…

Bu noktada ABD’de Geçici Koruma Statüsü gibi çeşitli koruma programları kapsamında 2,7 milyon göçmenin bulunduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bu insanların yasal statüleri iki yıl içinde sona erecek. Ülkede bir ila 20 yıldır bulunan bu insanların nerede yaşadıkları ve ne yaptıkları biliniyor.

Trump’ın doğum yoluyla kazanılan ABD vatandaşlığını iptal etmesi de neredeyse imkânsız. Zira bu hak 14’üncü Düzenleme’nin Birinci Maddesi’yle anayasal güvence altında. Bu maddeye göre; ABD’de doğan ve vatandaşlığa kabul edilen, bundan dolayı yargı yetkisi altında bulunan herkes, ABD ve ikamet ettiği eyaletin vatandaşı sayılıyor. Hiçbir eyalet ABD vatandaşlarının ayrıcalık ve dokunulmazlıklarını kısıtlayacak bir yasa yapamaz ve yürürlüğe koyamaz.

Hukukçulara göre; bu vaadin gerçekleştirilmesi için Kongre tarafından teklif edilmesi gereken bir anayasa değişikliği şart. Bunun için de eyaletlerin dörtte üçünün onayı elzem. Trump bu konuda başkanlık kararnameleriyle yürümeye çalışabilir fakat önüne yargı engeli çıkacaktır. Yargıdan da “açık anayasa ihlali” olacak bir karar çıkması pek mümkün değil.

Ekonomik sonuçları çok ağır

Trump’ın kitlesel sınır dışı hamlesinin ekonomik sonuçlarının da ağır olacağı öngörülüyor. Ekonomistler sınır dışı ya da göç kısıtlamalarının mevcut işçi arzının düşüreceğini ve bunun da ABD ekonomisine zarar vereceğini ifade ediyor. Ekonomi Profesörü Michael Clemens’e göre; belgesiz her 1 milyon göçmenin ülkeden gönderilmesi 88 bin ABD doğumlu işçinin istihdam dışı kalmasına yol açacak. Her yıl 3 milyon göçmenin sınır dışı edilmesi ise 263 bin daha az iş anlamına geliyor. ABD Göç Konseyi’ne göre; kitlesel sınır dışı operasyonu ABD’nin gayri safi yurt içi hasılasında yüzde 4,2 ila yüzde 6,8 azalmaya açabilir.

Enerji vaatlerini hayata geçirebilir mi?

Trump ilk başkanlık döneminde ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekmişti. Ancak anlaşma uyarınca hiçbir ülke onay tarihi üzerinden üç yıl geçmeden anlaşmadan çekilemiyordu. Anlaşma 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdiği için ABD’nin anlaşmadan çekilmesi Biden’ın başkanlığının ilk günlerine denk geldi. Biden da anlaşmaya yeninden katıldı. Ancak Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan tekrar çekilmesi muhtemel. Ayrıca Trump ikinci döneminde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nden (UNFCCC) tamamen çekilebilir. Gazeteci Pelin Cengiz’in “Carbon Brief" analizinden aktardığına göre; Trump’ın iklim değişikliğini yok sayan ve fosil yakıtlara yönelik “daha fazla sondaj” hamleleri küresel iklime 900 milyar dolardan fazla zarar verebilir.

Peki Trump elektrikli araçlara yönelik ya da “Yeni Yeşil Anlaşma” olarak andığı teşvikleri ortadan kaldırabilir mi? Bu sorunun yanıtı da “ilk gün vaadi” bağlamında “Hayır.” Çünkü bu düzenlemelerin bir kısmı Kongre tarafından onaylanan yasaları bir kısmı ise ilgili kurumların kurallarını içeriyor. Bu kuralların da yargının alanına çekilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Fakat Senato’nun kontrolünü ele geçirmesi nedeniyle Trump’ın siyaseten çok daha güçlü olduğu göz önüne alınırsa, sadece ABD’ye değil dünyaya da zarar verecek bu eylemlerin hayata geçmesi muhtemel.

Eğitim vaatleri de zor görünüyor

Trump’ın, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi konularda tartışmaya izin veren okulların fonlarını kesme ve aşı ile maske zorunluluğu getiren okullara yönelik benzer tehditleri seçim sürecinde çokça tartışıldı. Ancak, bu iki vaadin de ilk günden uygulanması imkânsız; çünkü federal eğitimin finansmanını kesmek için Kongre onayı gerekiyor.

Ekonomi vaatlerinde durum ne?

ABD seçimlerinde en belirleyici konunun ekonomik sorunlar olduğu sandık çıkış anketlerine yansımıştı. Trump kampanya sürecinde kendini “ekonomik sorunları çözecek tek kişi” olarak sundu. Trump’ın Biden’dan devralacağı ekonominin genel gidişatı şöyle: Enflasyon yüzde 9’dan yüzde 2,1’e geriledi. İşsizlik oranı Trump’ın görevi bıraktığı Ocak 2021’de yüzde 6,3 iken şu sıralarda yüzde 4,1. Ekim ayında beklenenden daha düşük gelse de ekonomi aylardır istikrarlı şekilde istihdam yaratmayı sürdürüyor.

Trump’ın seçim kampanyasında “ilk gün vaatleri” arasında “enflasyonu bitirme” sözü de yer alıyordu. Türkiye’de de yakından gözlemlediğimiz üzere Başkan dahil hiç kimsenin ülke geneline yayılan fiyat seviyelerini düşürme gücü bulunmuyor. Enflasyonu takip ve faizleri gerektirdiği takdirde yükseltip düşürmek de Fed olarak bilinen ABD Merkez Bankası’nın yetkisi dahilinde. Hatta Trump’ın yabancı ürünlere en az yüzde 10, Çin menşeili ürünlere ise yüzde 60 ek gümrük vergisi vaatlerinin ülkede mal fiyatlarını artırmasından endişe duyuluyor.

ABD’de uygulanan kurumlar vergisini yüzde 21’den yüzde 15’e düşürme, bahşişlere ve fazla mesaiye vergi muafiyeti ile sosyal güvenlik ödemelerinde vergiyi kaldırma da Trump’ın öne çıkan ekonomik vaatleri arasında yer alıyordu. Bu indirimlerin bütçe dengesini sarsma ihtimali hayli yüksek, ancak Trump açığı yukarıda anılan ek vergilerle kapatmayı hedefliyor.

Trump’ın bazı ekonomik vaatlerini de hayata geçirebilmesi için de hem Temsilciler Meclisi’nin hem de Senato’nun onayı gerekiyor. İkinci döneminde siyaseten güçlü bir Trump izleyeceğimiz kesin. Ancak alınan kararların pek çoğu yargıya taşınacak. Burada da devreye en nihayetinde Yüksek Mahkeme girecek. Yüksek Mahkeme’nin yapısı Trump’ın ilk döneminde değişmişti. Dokuz üyesi bulunan mahkeme, Trump’ın atamalarıyla altı muhafazakar yargıcın görev yaptığı bir kuruma dönüştü. Ancak ABD’de yargıçlar her zaman kendilerini atayan başkanların eğilim ve istekleri doğrultusunda karar vermiyor. Örneğin; Yüksek Mahkeme, Trump’ın 2020’de seçim sonuçlarını kabul etmeyerek bazı eyaletlerde seçimlerin incelenmesi yolundaki talebini geri çevirmişti. Bu da ABD’de görece yargı bağımsızlığına dair güçlü bir örnek olarak değerlendirilebilir.

The Post’a konuşan Georgetown Üniversitesi’nden Anayasa Hukuku Uzmanı Steve Vladeck de “Trump'ın ilk gün yapmak istediğini söylediği şeylerin hepsi olmasa da çoğu yasadışı ya da uygulanamaz” diyor. Ancak Vladeck’e göre; yasadışı olan şeyler bile bir süre için yürürlüğe girebilir ve Trump yasaları kendi istediği yöne çekmeyi başarabilir.