0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Mustafa Kemal'i, Atatürk yapan neydi?

Yaşar Özer & Tekin Tan Ragıpoğlu

Yaptığı inkılaplarla çağının çok ötesinde bir devrimci, askeri dehaya sahip bir komutan, diplomasiyi kullanarak dış politikaya diş geçirmiş bir devlet adamı ve çok daha fazlası. Ancak her şeyden önce hem yaşlı Osmanlı’nın geleceği parlak paşası hem de genç cumhuriyetin halaskarı.

Mustafa Kemal Atatürk 1919’dan önce kimilerine göre sadece bir askerdi. Ancak Bandırma’dan, son imparatorluk neslinin bütün mücadelelerinin ve denemelerinin temsili olarak indi. Çağın önemli tanıklarından biri olan Yakup Kadri onun için şöyle söylemişti: “İnsan Türk olur da nasıl Mustafa Kemal Paşa’dan yana olmaz.”

Haklı bir soruydu çünkü Mustafa Kemal, sadece Mustafa Kemal değil bir milletin son mücadelesinin sembolüydü. Bugün 10 Kasım 2024 ve bu anlamlı günde Mustafa Kemal’in hikâyesine anlamlı bir soruyla başlıyoruz.

'Selanikli bir yetim' nasıl başardı?

Rumeli, imparatorluğun en önemli bölgelerinden biriydi. Cihan imparatorluğu iddiası taşıyan Osmanlı, balkanların mutlak hakimiydi. En azından 1866 yılındaki ilk Balkan İttifakı’na kadar. Mustafa, Rumeli’de etki alanı gitgide azalan bu imparatorluğun Selanik şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğu çok uluslu ve çok dilli topraklarda geçti. Bu deneyim çok sonraları kendini belli edecekti. İmparatorluk meşru egemenliğini farklı halkların refahından alıyordu. Mustafa bunu daha çocukken fark etmişti.

İlk sınavını yetimlikle verdi. Dul bir kadın olarak ayakta kalan annesinin yaşadıklarını izledi, ailesine sahip çıkması gerektiğini fark etti. Çocuk yaşlarda evin erkeğiydi ve sorumluluk almalıydı. Sırtını yaslayabileceği, babam diyebileceği biri kalmamıştı. Önce ailesine ve dostlarına sarıldı, onlardan güç aldı. Yetimlik kendi gibi zorluk çeken halkını görmesine yol açtı, artık gözünü çeviremez, yaşıtları gibi kendi yağında kavrulamazdı. Onun babası artık devleti, milletiydi. Babasını kurtarmadan duramazdı.

Selanik yılları ve askeri okul

Bugünün ortaokuluna tekabül eden rüştiye yaşı geldiğinde Mustafa’nın önünde iki yol vardı; ya mülkiye rüştiyesine gidecek ve bürokrat olup vatanına hizmet edecekti ya da askeri okula gidip asker olacaktı. Belirli bir süre üvey dayısının yanında çiftlikte kalmış, sonrasında Selanik’e dönmüş ve kararını ailesinin arzusu yönünde mülkiyeden yana kullanmıştı. Ancak bu uzun sürmedi. İçindeki asker olma arzusu ağır bastı ve Selanik Askeri Rüştiyesi’nde okumaya başladı. Burada Fransızcayla tanıştı, hürriyeti öğrendi. Genç Osmanlıları ve Jön Türkleri duymaya, bu mücadeleyi hissetmeye başladı. Artık ikinci bir adı daha vardı.

Manastır yılları

Manastır şehrinde 1893 yılında Makedonya mücadelesinin ayak sesleri duyuluyordu. Oldukça gergin bir atmosferde Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi’nde öğrenim görüyordu. Bir askeri öğrencinin isteyebileceği her şey bu okulda bulunuyordu.

Birinci Dünya Savaşı kadrolarından, Milli Mücadele kadrolarına kadar birçok isim bu okulda eğitim alıyordu. Hatta ileride hayatının ve cemiyetlerinin kesişeceği İsmail Enver bile bu kadroya dahildi. Mustafa Kemal Manastır’dayken, Yunan-Osmanlı savaşı baş gösterdi. Bir evlat için en zoru, babasının aşağılandığına şahit olmaktı. Mustafa buna izin veremezdi. 16 yaşındayken gönüllü başvurdu ancak yaşı yetmediğinden gidemedi. Bu onun yüzüne hayat boyu hatırlanacak bir tokat gibi inmişti.

Elveda Rumeli

Mustafa Kemal 1899 yılında ilk kez payitahta geldi. Mustafa imparatorluğun halini gördüğünde zaten memlekette süregelen değişim ve dönüşüm fikirlerine iyice ısındı. Gençti ve kanı kaynıyordu. Harp okulundan mezuniyeti sonrasında akademiye geçmeye hak kazandı. Bu süreçte de arkadaşlarıyla ilk eylemini yapmaya başladı. Yani gazete basıp dertlerini halka anlatmayı denedi. Mustafa Kemal her şeyin önce eğitimden geçtiğini Hamidiye okullarından çıkan subaylardan görmüş ve anlamıştı. Bu dergiyi 1905 yılında yüzbaşı olarak mezun olmasına dek sürdürdü. Yıllarca farklı diller öğrenen Mustafa Kemal sayısız kitap okudu, teorik eğitim aldı. Ancak artık sahaya inmek istiyordu. Selanik’te sakin bir hayat sürmek isteyen arkadaşlarına; bu gidişle Selanik’in de gideceğini, kan akacaksa damarda durmayacağını, geri durmanın yakışmayacağını söylüyordu.  

En batıdan en doğuya Mustafa Kemal

İlk görevi stajyer olarak Şam 5. Ordu’ya düştü. Burada ilk fark ettiği Rumeli’de ya da payitahtta şikâyet ettiği şeylerin burada şükür sebebi olmasıydı. Çocukluğundan itibaren evinden, yuvasından, ailesinden uzak olan Mustafa Kemal milletini aile, devletini evi saymıştı. Aidiyeti vatanın her karış toprağındaydı. Bu yüzden en batıdan en doğuya giderken evine gidiyor gibi kıvançlıydı. Ancak gördüğü manzara onu derinden yaralamıştı. Buradaki görevi isyanları bastırmaktı. Bunda başarı gösteren Mustafa Kemal gayrinizami harbin en ince detaylarını dahi burada öğreniyordu. Bunun yarın Ege’de Yunan’ı püskürteceğini Genç Mustafa da o sırada bilmiyordu.

Vatan ve Hürriyet Cemi

Mustafa Kemal olumsuz gidişata “dur” deme gayesiyle kendi cemiyetini kurmak istiyordu. Yıllar sonra ilk kez Selanik’e giderek arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Öncelikle yine dergi ve fanzinlerle halkı yaklaşan tehlikelere karşı uyarmak istedi. Ancak kısa süre sonra Şam’a dönmesi gerekti. 1908’de tekrar Selanik’e döndüğünde ise cemiyetinin İttihat ve Terakki Cemiyeti’yle birleştiğini gördü. Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne 322 numaralı üye olarak kaydoldu ve kısa süre sonra Meşrutiyet’in ilanı gerçekleşti. Artık devlet İttihat ve Terakki’ye emanetti.

Kaçınılmaz

Mustafa Kemal cemiyete katıldığında ilk önemli görevi 31 Mart Ayaklanmaları ile ilgilenmekti. Burada dönemin en önemli ittihatçılarından ve askerlerinden Mirliva Mahmut Şevket Paşa ile dirsek temasıyla çalıştı. Kumandanlık yaptı. Bu görevi onun cemiyet içerisindeki rolünü artıracaktı. İki sene süren sükûnetin ardından Osmanlı İtalya ile bugünün Libya’sı olan Trablusgarp’ta karşı karşıya geldi.

Senelerdir devam eden karışıklıklar artık patlak vermişti. Binbaşı Mustafa Kemal, Yarbay Enver Paşa ile Trablusgarp’a gitti. İkili birçok konuda hemfikir olamıyor, memleketin geleceğini farklı değerlendiriyordu. Bu ayrım birlikte çalıştıkları dönemlerden öncesine dayanıyor ve sonrasına sirayet ediyordu. Bu ayrımlardan en büyüğü hiç şüphesiz Cihan Harbi’ydi. Arada çıkan Balkan Savaşları’nda Mustafa Kemal; doğduğu, büyüdüğü ve okuduğu toprakları, geçmişini, güzel Rumeli’sini kaybetmişti. Ancak yine de Cihan Harbi’ne girilirse, bu savaşın sonunun her şeyi kaybetmek olduğunu düşünüyordu. İttihat ve Terakki yönetimi ise bunun tek şans olduğunu diretiyordu.

Cihan Harbi

Mustafa Kemal’in yıldızı bu harbin cephelerinde parlamaya başladı. Osmanlı girdiği her cepheyi neredeyse kaybediyordu. Savaş her gün daha kötü gidiyordu. Ancak Mustafa Kemal bulunduğu cephelerdeki kontrol ve kumandanlığıyla dikkatleri üstüne çekti. Bu cephelerden birinde, Çanakkale Cephesi’nde Mustafa Kemal’in yıldızı parlamaya başladı. Harp sonrasında kalan küçük topraklarda ve yitirilmiş halkta zamanla Mustafa Kemal’e karşı güven artacaktı. Artık milletin kurtuluş mücadelesi ona emanetti. Mustafa Kemal ise aldığı bu emaneti korumaya çalışacaktı.

Bu bir destan olsaydı hikâyeyi şöyle bitirmek mümkün olabilirdi: “Bütün kahramanlar annelerini kurtarmak için çıkarlarmış yola, kalanını yol tamamlarmış. Selanikli yetim Mustafa’nın yolu ise bir ulusa ata olmakmış.”

Mustafa’yı Mustafa Kemal yapan; Mustafa Kemal’i Atatürk yapan süreci incelediğimizde almamız gereken önemli dersler olduğu aşikâr. Gazi Paşa, “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiç umudumu kaybetmedim” demişti. O günlere bugünden baktığımızda belki de alınacak en sahici mesaj şuydu.

Selanikli bir yetim, başardı.

Mustafa Kemal'i ne Atatürk yaptı?

Varoluş hikâyesinden yola çıktığımızda; öğrendikleri, deneyimledikleri ve yaşadıklarıyla Atatürk’e dönüşen Mustafa Kemal kazandığı özelliklerle bir ulusa ata olmuştu.

Analiz yeteneği

Bu özelliklerden ilki ve hatta belki de en önemlisi analiz yeteneğiydi. Mustafa Kemal, kendinden önce gelen mücadeleleri çok iyi okumuş ve bunlardan gereken dersleri almıştı.

İleri görüşlülüğü

Kurtuluşa giden yolda çok kez karşımıza çıkan ileri görüşlülük özelliği de geçmişi bu kadar iyi okunmasından kaynaklanıyordu. Geçmişi okuyabildiği için geleceği öngörebiliyor, çünkü hâl, maziye suyun suya benzediğinden fazla benziyordu. Mustafa Kemal ise bunu çok iyi biliyordu.

Eğitim ve bilime yaklaşımı

Mustafa Kemal bütün çözümleri eğitim ve bilim ekseninde değerlendiriyordu. Onun için hayattaki en hakiki mürşit; ilimdi. Batının sanayi ve teknoloji alanlarındaki ilerlemesini takip etmişti. Fransa'daki Picardie Manevraları’na katıldığında “bu kadar hazırlık sulh için yapılmaz” diyerek yaklaşan harbi tespit etmiş; “bizim de uçaklar üretmemiz gerek” demişti. Ufuktaki harbin nihai çözümünü teknoloji ve bilimde görmüştü.

Memleketi karış karış öğrenmesi

Gençliğinde farklı bölgelerde imparatorluğun halklarını tanıma fırsatı bulmuştu. Mustafa Kemal, topyekûn yenilikçi ve ilerici olunması gerektiğini fark etmişti. Halkla iç içe olmuş; okuma yazma dahi bilmeyen halkın hayatta kalmasının tek yolunun dönüşmek olduğunu anlamıştı. Yıllarca sürecek devrimler bu fikirlerle gelişti.

Sabırlı bir adam

Sabrın bir silah olduğunun farkındaydı. Mustafa Kemal, Atatürk'e giden yolunda sabırla hareket etmeyi biliyordu. Gerektiğinde durarak ve hatta tavizler vererek emin olduğu yolda yürümekte bir beis görmüyordu. Çünkü o mücadelesini heveslerinden ve hırslarından daha mühim görüyordu.