0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
0
%

Ex or next?: Emma Appleton ve Beth O’Leary ile 'The Road Trip' üzerine...

Yılın en çok beklenen romantik komedilerinden biri olan The Road Trip, eski sevgililer Addie ve Dylan’ın aşk ve sırlarla dolu bir yolculuk hikâyesini ekranlara taşıyor. Beth O’Leary’nin çok satan romanından uyarlanan bu yapım, yalnızca bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda geçmişle yüzleşme ve ikinci şansların peşine düşme temasıyla büyülüyor. Aşkın, kardeşlik bağlarının ve dostluğun sınandığı bu yolculukta, sorunun cevabı hepimizin aklında: "Aşk yeniden filizlenebilir mi, yoksa geçmişte kalması gereken bir hatıra mı?"

Dizinin başrol oyuncusu Emma Appleton ve aynı isimli kitaptan uyarlanan kitabın yazarı Beth O'Leary ile konuştuk.

Söyleşi: Melis Bayraktar

Emma Appleton: 'Ex'ten Next olur'

Dizide rolünü üstlendiğin Addie kimdir ve hikâye başladığında hayatının hangi dönemindedir?

Addie, The Road Trip’in açılışında, kız kardeşi Deb’in evinde onun partneri ve yeni doğan bebeğiyle birlikte yaşayan bir karakter. Bir zamanlar öğretmen olan Addie, artık kendini bir duraklama noktasında buluyor. Hayatı bir belirsizlik sarmalında; kim olduğunu ve ne istediğini yeniden tanımlamak zorunda. Ancak bu içsel mücadeleyi dışarıya asla belli etmez, güçlü bir kontrol algısıyla çevresine uyum sağlıyor. Hikâye, Addie’nin bir düğüne gitmek üzere yola çıkmasıyla başlıyor. Bu düğün, onun geçmişle yüzleşeceği, hayatını yeniden şekillendireceği bir kırılma noktası oluyor.

Yolculuk, Addie için nasıl bir deneyime dönüşüyor?

Addie’nin bu yolculuğu, yalnızca kendi çevresiyle değil, kendi geçmişiyle de yüzleşmesini zorunlu hale getiriyor. Düğüne giden bu uzun ve olaylı yol, Addie’nin hatıralarını, korkularını ve geleceğe dair kaygılarını sorguladığı bir arayışa dönüşüyor. Yolculukta beraber olduğu eski sevgilisi, ve geçmişteki ayrılıklarının ardında yatan gerçekler ortaya çıkıyor.

Sizce ex'ten next olur mu?

Bu sorunun cevabı, eski sevgili olan Addie ve Dylan’ın birbirine verdiği ikinci şansla dizide şekilleniyor aslında. Yolculuk, her iki tarafın da hatalarını kabul etmesini ve büyümesini sağlayan bir terapiye dönüşüyor. Affetmek ve yeniden bağ kurmak, hikâyenin merkezinde yer alıyor. Ancak Addie’nin, Dylan’ın gerçekten değiştiğini ve geçmişte yaşananların tekrar edilmeyeceğini görmesi gerekiyor. İzleyiciler, "Aşk yeniden filizlenebilir mi, yoksa yalnızca yaraları kanatır mı?" sorusuyla baş başa bırakılıyor.

Beth O'Leary: 'Yolculuk fikri heyecanlandırdı'

'The Road Trip' fikri nasıl doğdu?

'The Flatshare’ı yazarken, iki kişinin çarpışarak aynı arabada yolculuk yapmak zorunda kalması fikrine bayılmıştım. Ancak eksik bir parça vardı. Fransa’nın Provence bölgesinde tatildeyken, oranın o büyüleyici atmosferi; kavurucu güneş, lavanta tarlaları, tozlu bağlar bana bir aşk hikâyesi için mükemmel bir zemin hazırladı. Araba kazası fikri yeniden aklıma geldi. Ama asıl kıvılcım, bu kazanın iki eski sevgili arasında olduğunu düşündüğümde çaktı. Böylece bu hikâye, iki ayrı aşk hikâyesini birleştirdi: Birincisi geçmişteki o yaz romantizmi, ikincisi ise ikinci bir şansla yeniden filizlenen bir aşk.

Yol hikâyesi fikrini seçmenizin sebebi neydi? Zorluklar oluştu mu?

Dar alanları kullanmayı seviyorum. Drama ve duygular bu tür mekanlarda yoğunlaşır. Doğru karakterleri bir araya koyduğunuzda, hikâye neredeyse kendiliğinden gelişiyor. Yolculuk hem fiziksel hem de duygusal bir dönüşüm için kusursuz bir metafor. Bu yüzden, eski sevgilileri aynı araçta bir yolculuğa çıkarma fikri bana çok cazip geldi.

Zorluklar kesinlikle oluştu. Özellikle yolculuğun rotasını planlamak ve hikâyeye sığdırmak çok zordu. Yazarken her adımı detaylıca not almıştım, ama duygusal anlatıyı bozduğunu fark edince bu planları bırakmak zorunda kaldım. Düzenleme aşamasında bu büyük bir sorun yarattı; karakterlerin fiziksel olarak nasıl hareket ettiklerini yeniden haritalandırmam gerekti. Hatta bir noktada geri geri gittiklerini fark ettim! Diğer zorluk ise arabada geçen bir hikâyeyi dinamik ve olaylarla dolu hale getirmekti. Arabanın içinde ne kadar çok şey olabilir ki? Ama aslında, bir dar alanda karakterler arasında yaratılan gerilim yeterince güçlü olunca, olaylar neredeyse doğal olarak gelişiyor.

Bir yazarın hikâyesini bir senaryo ekibine teslim etmesi zor mu? Değişiklikleri nasıl karşıladınız?

Evet, oldukça zor. Ancak kitaplarımı ve onların uyarlamalarını ayrı projeler olarak görmeye çalışıyorum. Bu, bir çeviri değil, bir yorumlama süreci. Bu bakış açısı işimi kolaylaştırıyor, ama yine de karakterlerin ya da hikâyenin hakkının verilmediğini görmek korkutucu. Neyse ki 'The Flatshare' uyarlamasından çok memnun kaldım ve bu durum, 'The Road Trip' sürecinde daha rahat olmamı sağladı. İlk senaryo taslağını okuduğumda, dizinin özel bir şey olacağını hissettim.

Yapılan değişikliklerin çoğunu sevdim, ama bazılarına alışmam zaman aldı. Örneğin, yolculuğun Britanya’da geçiyor olmasını biraz özlüyorum. İngiltere yollarının o sıradanlığı, sinemasal yolculukların ikonik havasından farklıydı ve bu bana komik bir tezat yaratıyormuş gibi geliyordu. Ancak ekip, farklı bir lokasyonla bile bu sıradanlık hissini korumayı başardı. Özellikle hikâyenin başladığı villaya geri dönmeleri fikri beni etkiledi. Bu, hikâyeye güçlü bir duygusal derinlik kazandırdı.

Emma Appleton’ın Addie’ye kattığı sevimlilik, bu değişikliği çok etkili kıldı. Ayrıca ayrılığın temel nedeninin karmaşıklığının korunmuş olması beni en çok memnun eden unsurlardan biriydi. Bu konuyu sette tartıştığımızda, ekibin bunun hikâye için ne kadar önemli olduğunu anlamış olduğunu görmek harikaydı.