Hesaba mı ihtiyacınız var? Üye ol
Ortalama yetenekteki bir futbolcu çok çalışarak yıldız olabilir, küçük yaşta size umut vermeyen bir çocuk, milli takımın değişmez topçusuna dönüşebilir ama özel yetenek başka, hele de iyi bir futbol izleyicisi ya da eski futbolcuysanız tek maçta anlarsınız. İşte Arda Güler bu seviyenin de üzerinde, topa dokunduğu an işte bu dedirten bir futbolcu. Bunu Arda'yı Ankara sokaklarında, 19 Mayıs Stadı'nın yanındaki toprak sahalarda izleyenler de biliyor 14 yaşında Dereağzı'nda takip eden Fenerbahçeliler de. Peki burada daha fazla kalmalı mıydı, Avrupa kariyeri nereye kadar gider, artısı nedir, eksisi nedir, bakalım…
_____
Hikâye: Alpaslan Akkuş
Yayına Hazırlayan: Mahir Boztepe
Kürasyon: Ilgaz Fakıoğlu
Arda'nın hikâyesi aslında Ankara'nın toprak sahalarından Şampiyonlar Ligi Kupası'na uzanan bir yolculuğu anlatıyor
Bu hikâye Bernabéu'nun mirasını taşıyan stadyumun coşkusu ve baskısı altında parlayan Türk yıldızını içeriyor
Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazanan ilk Türk oyuncu olan Arda'nın hikâyesi için Madrid'deki futbolun mabedinden çıkıp Ankara'ya uzanmamız gerekecek
Arda'nın Madrid'de parlamasından önce hikâye Ankara'da başlıyor. Serhat Pekmezci başka bir futbolcuyu izlemeye gittiği Osmanlıspor Gençlerbirliği U14 maçında görüp Ali Koç'a rapor sunması, hatta ısrarla hatırlatmasıyla Arda İstanbul'un yolunu tutuyor. Böyle bir yeteneğin gizli kalması zaten imkansız ama yolu böylece kısalıyor.
Sonrası tüm Türkiye'nin gözü önünde oldu. Arda Fenerbahçe'de A takıma çıktığında 16 yaşındaydı. Avrupa'da bir takımda olsa o yaşta bile ilk 11 başlayabilirdi ama Türkiye'de hem teknik direktörler üzerindeki dev başarı baskısı hem bu yaşta bir oyuncuyu tribünün önüne atmanın zorluğu müthiş buluşmayı geciktirdi. Tabii ki sadece geciktirdi, engelleyemedi.
Fotoğraf: Depophotos
Fenerbahçe'nin 2021-2022 sezonunda şampiyonluktan erken kopması belki de Arda'nın avantajı oldu. Teknik direktör değişikliğiyle kulübeye oturan İsmail Kartal, Arda'ya önceki hocalardan daha fazla şans verdi. Ama o bile en iyi oynadığı maçtan sonra dahi ilk 11'e almaktan emin olamıyordu. Çünkü tribünler Arda'nın sürekli herkesi çalımlayıp gol atacağına inanıyordu. Kartal, Arda'nın bunu kaldırabileceğinden emin olamadı ama keşke olsaydı. Çünkü Arda sadece yaşıtlarının çok ötesinde bir yeteneğe değil aynı zamanda, saha içi görüsü ve liderlik özelliklerine de sahipti. Sahaya girdikten sonra tüm çevresine duracağı yeri gösterip, en doğru koşuları yaptığında daha 17 yaşındaydı.
Sahaya 3 dakika bile girmesi yeterliydi. Çünkü topun kendisine gelmesini beklemiyordu. Satrançta sadece kendi hamlesini hesaplamayıp tüm oyuncuların zihnini okuyan bir usta gibi topun 5 hamle sonra gideceği yeri hesaplayabildiği için mutlaka pozisyona giriyordu. Yeteneği uzaktan göründüğü gibi bileklerinde değil kafasının içindeydi. Tıpkı yıllar önce serbest vuruşu kötü kullandığında meslektaşları gibi ayağına ya da sahaya bahane bulmak yerine kendi kafasına vuran Okocha gibi ayağıyla değil beyniyle oynuyordu.
Kaynak: Bein Sports
Fenerbahçe'nin uzun yıllardır gelmeyen şampiyonluk hasretiyle giderek düşen özgüvenini tek başına ayağa kaldırdı, tribünler sırf onu izleyebilmek için doldu, deplasmana gittiğinde ev sahibi takım taraftarının bile hasretle oyuna girmesini beklediği başka bir futbolcu yoktu. Sokakta top peşinde koşan çocuklar üzerlerindeki forma renginden bağımsız onun adını haykırıyordu. Bu satırların yazarının yeğeni de Beşiktaşlı baba ile Fenerbahçeli anne arasındaki tercihini onun sayesinde yapmıştı. Dayısından forma isteyerek ‘Çubuklu’yu seçti.
Üstelik mesele sadece yetenek değildi. Serdar Dursun ile frikik için topun başına geçtiğinde “Sen mi vuracaksın abi" diye sorduğu an tüm ülkenin sempatisini kazanacaktı. Futbol dünyası yıllar sonra sevebilecek bir ortak payda bulmuştu.
Fotoğraf: Depophotos #17493372
2022-2023 sezonunda takımın kilit oyuncusu olması bekleniyordu. Jorge Jesus onu yeterince güçlü bulmadığı için tüm ülkenin beklediği süreyi alamadı. Hatta bu süreyi bulduğunda kaçırmamak için sakatlığını gizlediğinde kariyerini bile tehlikeye attı. O günler hem daha çok çalışmaya başlayıp hem de Fenerbahçe'den ayrılma kararını verdiği zamanlardı. Ama sadece birkaç ay sonra futbolun zirvesine gideceğini o da bilemezdi.
Jesus'un sahada 90 dakika tutmayı isteyeceği kadar güçlü değildi ama bir dakika bile girse kendini gösterebilecek kadar iyiydi. Belki daha uzun süre sahada tutulsa daha hızlı güçlenecekti. Ferdi örneği önünde duruyordu. Ama Jesus öyle tercih etmedi.
Fotoğraf: Depophotos #17493372
Sonunda Arda Fenerbahçe kariyerini 32 maçta attığı 7 golle noktaladı. Ama taraftarın üzerinde bıraktığı etki 32 yıl ve 77 golden fazlaydı. Alex'ten sonra hiçbir futbolcunun gitmemesi için bu kadar çaba harcanmamıştı. Ünlü aktörlerden camianın sembol isimlerine kadar herkes sözleşmesi süresince Fenerbahçe'de kalmasını istiyordu. Ama babası 17,7 milyon euroluk çıkış maddesini bu yüzden koydurmuştu. Türkiye iklimindeki duygusallıktan oğlunu daha profesyonel bir ortama çıkarmaya kararlıydı. Oğlunun kariyer planlamasını çok önce böyle yapmıştı ve bunu Dereağzı'ndaki herkes biliyordu. Belki de Fenerbahçe'nin yapması gereken duygusallık üzerinden baskı kurmak yerine bu kadar özel bir yeteneğin kariyer planını yapmaya çok önceden başlamaktı. Burada çok daha fazla ayrıntı var elbette ama Arda artık önüne baktığı için İspanya'ya geçmenin vaktidir. Nitekim Arda'nın sezon biterken Samsun'da milli takım formasıyla attığı gol artık Türkiye'ye sığmayacağının en net kanıtıydı.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre reşit bile olmadan Barcelona ile Real Madrid'i transfer yarışına sokmak sıradan bir yeteneğin yapabileceği bir şey değildi.
Fotoğraf: Depophotos #17493372
Her şey çok hızlı oldu ama Arda bu tercihini de kafasında ve kalbinde uzun yıllar önce yapmıştı. Futbolun zirvesinde oynayacaktı. Tereddütsüz gitti. Havalimanından gizlice gitmesi de neden bu futbol ikliminden uzak tutulmak istendiğinin belgesi gibiydi. Burada sadece iklim değil ailesinin -tepki paniğiyle- biraz kötü iletişim yönetiminin de etkisi vardı. Belki de Arda'nın gelecek için en çok ihtiyaç duyacağı şey de bu olacak; profesyonel iletişim...
Madrid kariyeri ‘ben kiralık gitmem’ diye haykırdığı özgüvenli basın toplantısı ve antrenmanda yaptığı mükemmel hareketlerin videolarının yayılması ile başladı. Ama sabırsızlık Arda'yı erken yakaladı. Takımıyla sezon hazırlığı için gittiği ABD turnesinde tam ilk maçına çıkacakken sakatlandı. Dönüş için acele etmesi sakatlık sürecini daha da uzattı ve Arda zirvedeki kariyerine yeni dersler çıkararak başladı. Sabırlı ol, çok çalış, daha çok çalış.
Fotoğraf: Depophotos #17993292
Sezonun sonuna doğru ancak forma bulabildi. Ama orada da yine sadece 373 dakikada bulduğu 6 golle kulüp tarihi rekorunu kırarak yapılmayanı yaptı. Topa sadece birkaç kez dokunma fırsatı bulduğunda bile kendini gösteriyordu. Çünkü zekası hala bedeninden önde gidiyordu. Bu kez zekasına fizik gücünü de eklemeyi başardı. Mayıs ayında paylaştığı antrenman fotoğrafındaki Arda ile Süper Lig'de idare eden Arda arasında çok fark vardı. Bu satırların yazarı Arda'yı Aykut Kocaman'a da sordu, ‘Güç sorunu yaşar mı’ diye. Kocaman kısa yanıt verdi, "Kalçasını bu kadar iyi kullanabilen bir oyuncu güç sorunu yaşamaz, top hakimiyeti hep daha yukarı gider.”
Fotoğraf: Depophotos #14575034
Attığı golden sonra yıldızlar topluluğu bir takımın topyekün sevinç yumağına dönüşmesi, Rüddiger ile kurduğu özel ilişki, Modric gibi bir futbol devinin övgü dolu yorumları Arda'nın saha dışında da doğru iletişim kurduğunun kanıtı. Basın toplantıları ve açıklamalarındaki samimi havası en büyük ustaların PR yöntemiyle bile sağlayamayacağı bir doğal avantaj getiriyor. Ama tekrar edelim, başka bir seviyeye geldiğinde doğallık kadar baskı altında bir iletişim için uzman desteği de çok önemli olacak. Yoksa bugün itibarıyla Angelotti'nin kutlamalarda uzattığı mikrofonla tüm Madridlilerin gönlünü fetheden bir çocuk kimseye ihtiyaç duymaz.
Fotoğraf: Depophotos #18342870
Modern futbolun fiziğe dayalı oyun yapısı, belirli bölgelerdeki fiziksel dönüşümleri de zorunlu kılıyor.
Arda Güler de Real Madrid'e katıldıktan sonra belirgin bir değişim gösterdi. Başlangıçta 62 kilo olan Güler, sık sık sakatlık yaşıyordu. Yoğun spor salonu programı sayesinde dokuz ayda 70 kiloya ulaştı
Güler'in kuadriseps, hamstring, baldır ve kalça kaslarındaki hacim antreman fotoğraflarında da gözle görülür seviyede
Bugün artık Arda, 18 yaşında Şampiyonlar Ligi ve İspanya Ligi şampiyonluğu apoletini taşıyan bir futbolcu. Ama gözü hala hep daha yukarıda. Şampiyonlar Ligi finalinden sonra Wembley'de "Seneye başarılarda daha aktif rol almak, kilit rol oynamak istiyorum" sözleri çıtayı hep daha yukarı taşıdığının kanıtı. Önümüzdeki sezon takım kadrosunda kalabilirse Mbappe ile de beraber oynayacak. Özgüveni, yeteneği ve giderek artan gücü bunu mümkün kılıyor. Tek eksiği futbolda giderek onun gibi saf yetenek 10 numaralara ihtiyacın azalması. Dizilişler onun hanesine yeni özellikler katmasını gerektiriyor. Ama değişmez bir futbol kuralı orada duruyor, gerçek yetenekler kendisine mutlaka yer bulur.
Şimdi Arda'nın önünde dev bir vitrin turnuvası var. Avrupa Şampiyonası'nda milli formayla önümüzdeki sezonun Madrid kadrosunu garantileyebilir, hatta ilk 11 için avantaj sağlayabilir. Montella ona ne kadar şans verecek göreceğiz ama Arda'nın kariyerinin hep daha yukarı gideceği kesin. Bizim merak ettiğimiz çok daha uzun süreler oynadığında o zihinden daha ne güzellikler izleyeceğimiz, bu dev futbol zekası ve oyun görüsünün Arda'dan daha kaç Arda çıkacağı.
Hem milli takımın hocası Montella'dan hem de futbolun Don Carlo'su Angelotti'den dileğimiz aynı, bizi bu futbol dehasından mahrum etmeyin. Çok, daha çok, en çok onu izleyelim. Emin olun siz de kazanacaksınız.
Bir not da yazının kahramanı Arda’ya; diyelim ki tüm beklentilerimiz boşa çıktı ve Madrid seni kiraladı; yılmayacaksın, çalışacaksın, daha iyi döneceksin; bunu seni yetiştirenlere, futbol tutkunlarına, en önemlisi kendine borçlusun…
Evet…
Fotoğraf: Depophotos #18345901
3D: Santigo Bernabeu 3D Model by idronica on Sketchfab
MAN Ecorche by hiddenrec on Sketchfab
3 boyutlu vücut modeli Arda Güler'e ait değildir*