Hesaba mı ihtiyacınız var? Üye ol
Hikâye: Ilgaz Fakıoğlu, Ahmetcan Uzlaşık | Veri Derleme: Scrolli Haber Stüdyosu
Açıklanamayan hava olayları (UAP, eski adıyla UFO'lar), ABD'de toplumdan siyasete, inanç sistemlerine kadar pek çok alanda geniş yankı uyandıran bir fenomene dönüşmüş durumda. Son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu fenomenin etkisini hızla artırarak daha fazla ilgi çekmeye başladı. Özellikle askeri ve devlet raporlarıyla desteklendiği iddia edilen yeni bulgular, bu konudaki gizemi derinleştiriyor.
ABD'de, 1910'lardan itibaren silindir ya da puro şeklinde UFO'lar görüldüğüne dair ilk görgü tanığı raporları ortaya çıkmaya başladı.
Fakat her şey 1947'deki Roswell olayından sonra değişti. UFO gözlemi yaptığını iddia edenlerin sayısı tüm ülkeye yayıldı. Uçan disk (Flying Saucer) gözlemleri arttı.
1950'lerden bugüne gözlem sayıları ülke geneline yayıldı. ABD bugün dünyada en fazla UFO gözlemi yapılan yer.
Günümüzde UAP (UFO)'lere dair gözlemlerin etkisi eyaletlerin sınırından ABD siyasetine uzanmış durumda.
ABD Kongresi'nde geçen hafta düzenlenen son UFO (yeni adıyla UAP - Tanımlanamayan Anormal Fenomenler) oturumu, kamuoyunun uzun süredir merakla takip ettiği konuyu yeniden gündeme taşıdı. Dört tanığın ifadeleriyle dolu bu oturum, Pentagon'un gizlilik politikaları ve potansiyel örtbas iddiaları üzerine odaklandı. Ancak bu, Kongre'nin UFO'lar hakkında düzenlediği ilk oturum değildi. Bir yıldan uzun bir süre önce, yine benzer bir oturumda, gizemli nesneler ve hükümetin gölgede yürüttüğü programlar hakkında çarpıcı iddialar gündeme gelmişti.
2023 Temmuz ayında gerçekleşen ilk oturumda, eski Pentagon yetkilisi David Grusch'un "çok yıllık bir program" dahilinde uzaylı gemilerinin enkazlarının toplandığı ve incelendiğine dair iddiaları büyük yankı uyandırmıştı. Grusch'un iddialarına göre, bu program onlarca yıldır gizli tutulmuş ve Kongre'nin denetiminden kaçırılmıştı. Dönemin Kongre üyeleri, bu iddialar karşısında hükümetten daha fazla şeffaflık talep etmiş ve UAP fenomenleri üzerine daha derinlemesine incelemeler yapılması çağrısında bulunmuştu.
Geçtiğimiz hafta yapılan yeni oturumda ise, kamuoyunun ilgisi konuya bir kez daha yoğunlaştı. Oturumda, eski Pentagon yetkilisi Luis Elizondo, eski donanma amirali Timothy Gallaudet ve gazeteci Michael Shellenberger gibi tanıklar dinlendi. Elizondo, açılış konuşmasında, "Evrende yalnız değiliz" diyerek, UAP'lerin askeri üsler ve nükleer tesisler çevresinde sıklıkla gözlemlendiğini ve hükümetin bu olayları kasıtlı olarak gizlediğini ifade etti. Ayrıca, Pentagon'un bu tür olayları kamuoyundan sakladığını belirterek, ABD halkının gerçeği bilme hakkına sahip olduğunu vurguladı.
Bir diğer tanık, eski donanma amirali Timothy Gallaudet, 2015'te aldığı ve kısa süre sonra e-posta hesabından silinen bir mesajdan bahsetti. Bu e-posta, bir donanma tatbikatı sırasında yaşanan "birden fazla çarpışma riski" üzerineydi ve ekinde UAP'lerin yer aldığı bir video bulunuyordu.
Gallaudet, Pentagon'un üst kademelerinde bir dezenformasyon kampanyasının yürütüldüğünü öne sürdü. Öte yandan Gallaudet donanma pilotlarının UFO'lar nedeniyle güvenlik riski altında olduğunu ve USO'ların (Tanımlanamayan Denizaltı Nesneleri) ABD denizaltılarından çok daha hızlı hareket ettiğini ifade etti. UAP'lerin de insan dışı zekaya ait olduğunu söyledi.
Gazeteci Michael Shellenberger ise, devletin elinde "yüzlerce, belki de binlerce" yüksek çözünürlüklü UAP görüntüsünün bulunduğunu, ancak bu materyallerin henüz kamuoyuyla paylaşılmadığını iddia etti. Oturumda, NASA'nın UAP araştırmalarına daha fazla yatırım yapması gerektiği de vurgulandı.
Oturumdaki iddialara ve genel olarak UFO konusundaki söylemlere şüpheyle yaklaşanlar da azımsanmayacak seviyede. Uzmanlar ve konuya şüpheyle yaklaşan araştırmacılar, son UAP oturumunun çarpıcı iddialara rağmen somut kanıt sunamamasını eleştiriyor. Şüphecilere göre; tanıkların, ABD hükümetinin gizli UFO enkazı toplama programları yürüttüğü ve UAP'lerle karşılaşan çalışanların yaralandığı yönündeki iddialarına rağmen, bu söylemler doğrudan belgelerle desteklenmiyor.
Şüpheciler, hükümetin yıllardır UAP'lere dair yüksek çözünürlüklü görüntü ve videolar sakladığı iddialarının hala somut delillerle desteklenmediğine dikkat çekiyor. Özellikle, söz konusu programlara dair belgelerin sunulmamış olması, oturumun en büyük eksikliği olarak öne çıkıyor. Şüphecilerin ana dayanağı ise Pentagon’un yaklaşımı. Geçtiğimiz günlerde Pentagon tarafından UAP'lerin dünya dışı varlıklarla bir bağlantısına dair doğrulanabilir herhangi bir kanıta ulaşılmadığını ve geçmişte ya da şu anda böyle bir tersine mühendislik programı yürütüldüğüne dair kanıt bulunmadığı belirtilmişti.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bünyesinde 2022'de kurulan Tüm Alanlarda Anomali Çözüm Ofisi'nin (All-Domain Anomaly Resolution Office/AARO) eski direktörü Sean Kirkpatrick’e göre, UFO'larla ilgili birçok komplo teorisi, aslında gelişmiş askeri teknolojilerin yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor. AARO’nun çalışmaları, yıllardır süregelen Roswell Olayı gibi ünlü vakaların, dünya dışı varlıklarla değil, Soğuk Savaş döneminde ABD'nin Sovyet nükleer testlerini izlemek için geliştirdiği gizli projelerle bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
Kirkpatrick, olayın gerçekte yüksek irtifada test edilen balonlar ve insan benzeri test mankenlerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını savunuyor. Özellikle, Soğuk Savaş dönemi projeleri sırasında kullanılan bu balonlar, sıradan vatandaşlar tarafından uzaylı gemisi zannedildi. Bu durum, ABD ordusunun gizli teknolojileri koruma çabasının, yanlışlıkla dünya dışı varlıkların varlığına dair komplo teorilerini ateşlediğini gösteriyor.
Yakın zamanda göreve başlayacak olan Başkan Donald Trump, UFO ifşası konusunda daha önce net bir duruş sergilememiş bir isim. Trump'ın dünya dışı fenomenlere derin bir ilgi göstermediği bilinse de, başkanlık sürecindeki şeffaflık vaatleri, UAP'lere (Unidentified Anomalous Phenomena) dair gizli bilgilerin açığa çıkarılması konusundaki beklentileri artırmış durumda. Bu durum, ABD siyasetinde UFO tartışmalarını giderek daha merkezi bir konu haline getiriyor.
Örneğin, Trump’ın kabinesinde dış işleriyle ilgilenmesi beklenen Senatör Marco Rubio, geçmişte UAP'lerle ilgili açıklamalar yaparak, hükümetin bu konudaki bilgileri daha açık bir şekilde paylaşması gerektiğini savunmuştu. Rubio, UAP’lerin ulusal güvenlik açısından önemini vurgularken, hükümetin bu nesnelerle ilgili topladığı verileri halkla paylaşmamasının, gereksiz bir gizlilik yaratabileceğini öne sürüyor.
Yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ise UAP’lerin yalnızca askeri açıdan değil, bilimsel araştırmalar için de büyük bir potansiyel taşıdığını belirtiyor. Waltz, son yıllarda gelişmiş radar ve sensör teknolojilerinin topladığı verilere dayanarak, bu nesnelerin fizik kurallarını aşan manevralar sergilediğini iddia ediyor. Ona göre, bu verilerin kamuoyuyla paylaşılması, halkın doğru bilgilendirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Bunun yanı sıra, UAP tartışmaları ABD'de ekonomik ve politik bir gündem haline gelmiş durumda. Kongre'deki iki partili gruplar, yalnızca dünya dışı yaşam olasılığına odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda hükümet harcamalarının şeffaflığını da talep ediyor. Temsilci Nancy Mace, son oturumda yaptığı konuşmada, “Eğer var olmayan bir şeye para harcıyorsak, neden harcıyoruz? Ve eğer gerçekten varsa, neden halktan gizliyoruz?” diyerek bu harcamaların daha açık bir şekilde denetlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Bu durum, ABD siyasetinde UFO tartışmalarını daha geniş bir perspektiften ele alarak, yalnızca bilim ve güvenlik değil, aynı zamanda şeffaflık ve kamu kaynaklarının kullanımı konusunda da dikkatleri üzerine çekiyor.
UFO’lar her ne kadar bu alandaki en somut iddiaları ortaya koyan insanların dediği gibi ‘bilimsel’ bir konu olsa da; son yıllarda ABD'de UFO'lara olan inanç, yeni bir dini harekete dönüşme eğilimi de gösteriyor. Konuya dair araştırma yapan North Carolina Üniversitesi'nden Prof. Diana Pasulka, UFO inancının modern bir dini fenomen olarak değerlendirilebileceğini savunuyor. Pasulka, UFO'lar ve dünya dışı varlıkların varlığına duyulan inancın, geleneksel dinlerin yerini alabilecek güçlü bir ruhani çekim sunduğunu belirtiyor. Özellikle bilim insanlarının da bu konuya ilgisi, UFO inancını daha önceki dönemlerdeki mistik inançlardan ayıran önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Pasulka'ya göre, bu yeni dini hareketin en büyük farkı, bilimsel kanıt arayışına dayalı olması. Geleneksel dinler genellikle "inanç" temelli iken, UFO inancının altında, dünya dışı yaşamın bilimsel olarak kanıtlanabileceği umudu yatıyor.
Komplocu bakış ve komplo teorileri alanında çalışmalar yapan Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde Araştırma Görevlisi Dr. Nuh Akçakaya’nın Scrolli'ye aktardığı görüşlerde ise belirli noktalar dikkat çekiyor.
Akçakaya'ya göre, UFO iddialarının tarihsel derinliği sınırlı. Her ne kadar "UFO" terimi tanımlanamayan bir varlığı ifade etse de, genellikle doğrudan uzaylılarla ilişkilendirilmiş durumda. Bu bağlamda, UFO’lara dair komplo teorilerinin tarihi görece yeni kabul ediliyor. Akçakaya; özellikle Batı dünyasında uzay çalışmalarının başlamasının, UFO fenomeninin gündeme gelmesini koşullandırdığını belirtiyor.
Akçakaya konu hakkında şu ifadeleri kullanıyor: "UFO’larla ilgili bize neyin gösterileceğinden bağımsız olarak, arkasına ABD başkanını almış bir iddianın, geniş kesimlere yayılacağını ve insanların inanç dünyasını şekillendireceğini tahmin etmek pek güç değil. Bana kalırsa kayda değer bir görüntü çıkmayacak. Önceki görüntüler gibi gökyüzünde anlam veremediğimiz ve bir şeylere benzetmekte güçlük çektiğimiz görüntüler servis edilecek. Uzaylıların sürüngenimsi bir ırk olduğuna ve bunların insanların yerine geçebildiğine şimdiden inanan bir kitlenin, kanıtlarla ilgileneceğini pek düşünmüyorum. Bahsettiğim şey onları küçümsemek olarak algılanmasın. Bu hassas bir konu. Ancak elimizde neredeyse hiçbir kanıt yok iken; biyolojiye, tabiata ve felsefeye rağmen böyle düşünen bir zihin var karşımızda. Bunu küçümsemeye hakkımız olmasa da bu düşüncenin bilimle olan ilişkisini sorgulamamız gerek."