Blog
Explore the latest trends, techniques, and tips to enhance your blogging skills and engage readers more effectively.
İngilizce’de “Catchy song” olarak tabir edilen, Türkçeye ise “akılda kalıcı şarkı” olarak çevirebileceğimiz ifadeyi üretebilmenin yıllardan bu yana değişmeyen bazı formülleri vardır. Bunlar arasında genellikle basit ama akılda kalıcı bir nakarat melodisi bulmak, zaman olarak kısa şarkılar yazmak -ki genellikle 2,5 dakika ve 3,5 dakika arasında olurlar- ve de yapısal olarak bir intro ve nakarattan oluşan şarkılar üretmek vardır. Eğer bir şarkı, radyo ya da TV dostu olmak istiyorsa, ilgili şarkının bu özellikleri taşıması beklenir. Başka bir deyişle, şarkının bu mecralarda çalması, biraz da bu formlardan geçmektedir. Öyle ki, bazı müzisyenler, bu yapıya uymayan şarkılara sahip olsalar bile, sırf bu mecralarda çalınabilmesi için şarkılarının radyo dostu formlusunu yaparlar. Yani şarkılar radyolar için günümüz tabiriyle optimize edilirdi. Bu yazının konusu ise Spotify gibi mecralarda optimizasyonun nasıl olabileceği ya da nasıl olduğu üzerine…
2021 yılında, Spotify’da en çok dinlenilen sanatçılardan biri “Sleep Fruits Music” adlı bir sanatçıydı. Bu sanatçının ortaya koyduğu eserler ne Taylor Swift gibi hit şarkılardan oluşuyordu ne de yukarıda bahsettiğim radyo dostu şarkılardan oluşuyordu. Aksine Sleep Fruits Music’in üretimleri yağmur sesleri, ortam elektroniği ve insanların rahatlatıcı bulduğu diğer müziklerden oluşan bir kataloğu barındırıyordu. Bu parçaların uzunluğu ise yaklaşık olarak 30 saniyenin biraz üzerindeydi. Bu yaklaşım iki taktik üzerine kuruluydu. Parçalar insanları rahatsız etmediği için gece yatarken çok kez dinlenebiliyordu. Dahası bir şarkıdan elde edilen gelir Spotify’da ilk 30 saniyeyle ilişkili olduğu için, Sleep Fruits Music eserlerini 30 saniyeden çok az uzun tutmaktaydı.
Bu hem çok dinlenme hem de yüksek telif hakkı oranları demekti. Her ne kadar Sleep Fruits Music 2021 yılında yayın hizmetlerinin telif sisteminden yararlandığı ve algoritmik müzik seçim sistemlerini kendi lehine çevirdiği için yoğun eleştiriler alsa da -çünkü normalde sanatçılara gidecek telif pastasından bu şekilde Sleep Fruits Music de bir parça alıyordu- bu pratikte “işe yarayan” bir optimizasyon pratiği anlamına geliyordu. Algoritmaların bu mantığının farkına varan müzisyenler ise bu durumdan geri kalmayarak, onlar da farklı optimizasyon stratejileri uygulamaya başladılar. Peki bu durum nasıl oluyor?
2024’te Nick Polak ve Julian Schaap tarafından yapılan bir araştırma müzisyenlerin bu gibi optimizasyon stratejilerine odaklanabildiğini ortaya koyuyor. Yazarların değindiği optimizasyon stratejileri elbette ki, Sleep Fruits Music’in tavrından farklılaşıyor. Yazarlara göre optimizasyonun iki türü bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla sonik optimizasyon ve veri optimizasyonudur. Sonik optimizasyon şarkı sürelerinin ya da şarkı introlarının kısaltılması, üzerinden oluşurken, veri optimizasyonu ise albümlerin ya da EP kayıtlarının ayrı single’lara ayrıştırılmasından ya da akılda kalıcı şarkı isimleri üretmekten oluşuyordu.
Elbette ki, bu iki terimin bunlarla sınırlı olmadığını da belirtmek gerekir ancak yine de zihinde somutlaşması açısından bu şekilde ele almanın önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yazarların optimizasyon olarak gördüğü şeyin, müzik gibi yaratıcı çalışmaların, dağıtılması planlanan platformlara “hitap edecek” şekilde aktif ve bilinçli olarak “değiştirilmesi” olarak anlaşılabilir. Morris ise Polak ve Schaap’ın yaklaşımının bir kültür meselesi olduğunu belirtiyor ve bu kültürü, “dijital kültürel ürünlerin (örn. müzik, oyunlar, uygulamalar, podcast'ler vb.) hem ekonomik hem de kültürel anlamda daha aranabilir, keşfedilebilir, kullanılabilir ve değerli hale getirilmesi için bu ürünlerin unsurlarının (örn. arayüzler, meta veriler, özellikler, işlevler vb.) ölçülmesi, mühendisliği, değiştirilmesi ve tasarlanması süreci” olarak tanımlıyor. Bu tanımlardaki ortak nokta; kültürel ürünlerin platform politikalarına göre şekillenebileceği ve bu şekilde bir görünürlük sağlanabileceğine dairdir. Dolayısıyla optimizasyonu, günümüz müzik endüstrisinde ticari bir mesele olarak okumak mümkündür.
Özellikle hem rekabetin hem de güvencesizliğin yoğun olduğu bir endüstride, müzisyenler farklı optimizasyon stratejileri uygulamaktan geri kalmıyor. Örnek vermek gerekirse Türkiye’den Burak Bulut ve Kurtuluş Kuş bu gibi stratejilerin önderleri arasında sayılabilir. Burak Bulut ve Kurtuluş Kuş’un aylık Spotify dinlenme oranları 3 milyonun üzerinde, en çok dinlenilen şarkıları ise 100 milyon baremini şimdiden aşmış durumda. İki müzisyen ilk olarak 2021 yılında ortaya çıkıyor ve oldukça kısa sürede bu rakamlara ulaşmış durumda. Karşılaştırmak için Tarkan’a baktığımızda ise, Tarkan’ın 4,5 milyon aylık dinleyici rakamına sahip olduğu, en çok dinlenilen şarkısının ise 136 milyon olduğu görülebilir. Tarkan’ın hem popüleritesi hem de endüstride uzun yıllara dayanan geçmişi düşünüldüğünde, Burak ve Kurtuluş ikilisinin optimizasyon stratejisinin “işe yaradığı” görülebilir. Peki neler yapıyorlar? Bu ikili yukarıda bahsettiğim sonik ve veri optimizasyonunu harfi harfine uyguluyorlar.
Şarkılarının büyük çoğunluğu 2 dakika civarında, şu ana kadar bir EP çıkarmışlar, albümleri ise henüz yok, 2021 yılından bu yana 54 single yayınlamışlar-ki bu da ayda bir şarkı çıkarmak demek-, şarkıları kısa introlar ve bir nakarattan oluşuyor, şarkı isimleri ise akılda kalıcı. Spotify istatistiklerini optimizasyon ile ne kadar ilişkilendirilebiliriz tam olarak bilemiyorum ancak şarkılarını “optimize” ettikleri ve rekabet ortamında yüksek bir ticari görünürlük elde ettikleri birer gerçek olarak karşımızda duruyor.
Nick Polak ve Julian Schaap’ın çalışmasına geri dönecek olursak, çalışmaları bir tipoloji sunuyor ve müzisyenlerin ticari ilgilerinin yoğunluğuna göre müzisyenlerin optimizasyon stratejileri uyguladığını ortaya koyuyor. Tipoloji 4 gruptan oluşuyor. Tipolojinin bir tarafında optimizasyonu reddedenler yani pazarın ve dijitalleşen endüstrinin baskılarını göz etmeyerek sanatsal otonomluğunun peşinden koşanlar var. Diğer tarafında ise pazarın baskılarını gözeterek, yani oyunu kurallarına göre oynayanlar var. Ortadaki iki gruptan biri ise hem pazarın baskılarını gözetenler -örnek vermek gerekirse akılda kalıcı şarkı adları belirlemek- hem de sanatsal otonomluğu -içlerine sinen bir şarkı yapısını ortaya koymak gibi- göz önünde bulunduranlardan oluşuyor. Son grupta ise yine sanatsal mantık hakimdir ancak aynı zamanda ticari müzikten ve viral şarkı parçacıklarından derinden etkilenen günümüzün ve çağın müzik tüketicileri olduklarını da kabul etmektedirler. Buradaki temel vurgu müzisyenler ister üretimlerini optimize etsinler isterse etmesinler, müzisyenlerin optimizasyon stratejilerine hâkim oldukları ve en azından bu gerçeğin farkında olduklarıdır.
Sona gelecek olursak, müzik platformlarındaki algoritmaların hem müzik dinleme deneyimimizin hem de müzik üreticilerinin bir belirleyicisi haline gelmeye başladığı artık bir gerçek. Müzisyenlerin, özellikle de bağımsız müzisyenlerin, yapısal güvencesizliklerle baş başa kaldığı müzik endüstrisinde, algoritmayla kurulan ilişkiler sadece sanatsal otonomluğun değil aynı zamanda, bir hayatta kalma meselesi olarak da okunabilir. Bu nedenle, bugün müzisyenlerin üretim süreçleri belli ölçülerde bu gibi optimizasyon süreçlerine dayanabiliyor. En azından albüm yapmak artık “old school” bir hal aldı. Plak şirketleri ilk 30 saniye obsesyonunu derinden yaşıyor ve bunu müzisyenlere dayatıyor. Ancak karmaşık, eski ve günümüzde de yeniden üretilen bir soru halen geçerliliğini koruyor; bir müzisyenin kariyeri sanat için sanat dürtüsüyle mi şekillenir yoksa ticari baskıların -buna günümüzde platform politikaları da diyebiliriz- içinde mi şekillenir, yoksa otonomi müzakerelendirilebilir bir form mudur? Bana sorarsanız cevap c şıkkı.
Yararlanılan kaynaklar:
Polak, N., & Schaap, J. (2024). Write, record, optimize? How musicians reflect on music optimization strategies in the creative production process. New Media & Society, 14614448241243095.
Morris, J. W. (2020). Music platforms and the optimization of culture. Social Media+ Society, 6(3), 2056305120940690.
Hodgson, T. (2021). Spotify and the democratisation of music. Popular Music, 40(1), 1-17.
Asla spam email atmayacağız.
Neler bulacaksın 👇
10+ haftanın gündemi
2+ yaşam seçkisi
1+ Scrolli'de öne çıkanlar