Yakın zamana kadar medyada belirleyici olan hızdı. Bu yaklaşımın çok basit bir temeli vardı: Daha fazla haber, daha fazla içerik, daha kısa içerik, daha tüketilebilir içerik. Bu temel üzerine kurulu habercilik bilgilendirme görevini yüzeysel de olsa dile getirebiliyordu. Peki ya değer?
Uzun yıllardır, medya dünyası "tıklama" ve "görüntülenme" gibi nicel göstergelere takılıp kalmıştı. Bu durum, birçok haber sitesini kopyala-yapıştır haberciliğe ve sansasyona dayalı içeriklere yöneltmişti. Fakat bu yaklaşımın sürdürülebilir olmadığı artık apaçık ortaya çıkıyor.
Bir dönemin sonu
Türkiye’de haber sitelerinin patlama döneminin sonuna geldik. Hatta sosyal medya odaklı içerik üretiminin de sonuna yaklaşıyoruz. Her ikisinde de ortak bazı özellikler var:
- Birbirinin aynısı haberler. Bolca kopyala yapıştır.
- Aynı görsel tasarım dili.
- Yüzeysellik.
Bu çöküşü hızlandıran en temel gelişme ise şu: Reuters Dijital Haber Raporu’nun 2023 edisyonu, haber sitelerinin sosyal medyadan elde ettiği trafiği son üç yılda yarı yarıya kaybettiğini gösteriyor. Yani her iki ziyaretçiden biri buharlaşmış. Herhangi bir haber sitesinin sosyal medya hesaplarına bakın. Takipçi sayısına oranla etkileşimlerinin ne kadar düşük olduğunu görebilirsiniz.
Habercilik algoritmaların kalıplarına sığmıyor
Peki ya dikkat süresi? Sosyal medya algoritmaları dikkatimizi çalıyor, evet. Ancak medya ve habercilik algoritmaların kalıplarına sığmıyor. Birkaç saniyede tüketilebilen bir haber içeriği medya ve okuyucu bağını kurmaya yetmiyor. Ancak değer yaratan bir hikaye oyunu tamamen değiştirebilir. Oyundaki değişime bir süredir tanıklık ediyoruz.
Bilhassa pandemi sonrasında, medyada bir dönüşüm yaşanıyor. Değer yaratmaya ve topluluklara yönelmeye odaklanan bir dönüşüm. Bu dönüşümde, nicel göstergelerden ziyade, derinlemesine okunma deneyimi ve okuyucu katılımı ön plana çıkıyor. Bu da değer odaklı haberciliğin altın çağını müjdeliyor.
New York Times ve Washington Post medya devleri değere odaklanan uzun içerikler ve hikayelerle bu yerleşik anlayıştan sıyrıldı ve bambaşka bir yerde kendilerini konumladı. Abonelik sistemi ile rastgele kullanıcının ilgisini çekmeyi değil, topluluğa yönelmeyi tercih etti. The Guardian’ın en çok okunan içeriklerin yanı sıra en uzun vakit geçirilen içerikleri ön plana çıkarmaya başlaması medyada görüntüleme metriğinin yerini sayfada kalma süresinin aldığını bize açıkça gösteriyor.
Değişim sancısı
Artık niteliğin gücü konuşacak. Çok iş yapanın değil, iyi iş yapanın öne çıkacağı bir dönem yaklaşıyor. Derinlemesine içerik, tık getiren içerikten çok daha değerli hale geliyor. Yapay zeka araçları da bu dönüşümde önemli bir rol oynuyor. Bu araçlar, haberleri otomatik olarak özetleyebiliyor, görsellerle zenginleştirebiliyor ve farklı formatlara dönüştürebiliyor. Bu durum, medya kuruluşlarının kendi platformlarını ve sadık okuyucu kitlelerini oluşturma ihtiyacını daha da artırıyor.
Yakın gelecekte medya dünyasını okunma süresi ve okuyucu katılımı gibi ölçütler şekillendirecek. Bu da değer yaratabilen ve okuyucunun ihtiyaçlarına yönelik hikayeler anlatan medya kuruluşlarının öne çıkmasını sağlayacak. Bu dönüşüm, medya dünyasına yeni bir soluk getirecek ve okurlara daha derinlemesine ve doyurucu bir haber deneyimi sunacak.
Medya dünyası bir değişim sancısı yaşıyor. Bu sancıdan, değer odaklı haberciliğin ve okuyucuyla etkileşime önem veren medya kuruluşlarının zaferiyle çıkacağına inanıyorum. Bu dönüşümde, yapay zeka ve yeni medya araçları da önemli bir rol oynayacak.