Blog

Kuytu köşede bir çiçek küstü: Edip Akbayram’ın ardından...

Explore the latest trends, techniques, and tips to enhance your blogging skills and engage readers more effectively.

Kuytu köşede bir çiçek küstü: Edip Akbayram’ın ardından...
Alara AI fotoğrafı
Alara AI sizin için özetliyor

Sercan Meriç

12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye’de demokrasiyi silindir gibi ezmiş, tüm toplumsal talepler boğulmuştu. Darbenin ardından 650 bini aşkın kişi tutuklanmış, işkence sonucunda 300’e yakın kişi öldürülmüş, 48 kişi idam edilmişti.

Karanlık günlerdi… Darbenin ardından 7 yıl geçmişti. Birçok hapishanede cuntaya karşı direniş vardı. Türkiye’nin aydınları, yazarları, sanatçıları darbecilere karşı sesini yükseltiyor, soluğu hakim karşısında alıyordu. Ancak hakikati haykırmaktan bir adım geri atmayanlar vardı.

12 Ağustos 1987 sembolik günlerden birisiydi. Başta Yaşar Kemal olmak üzere, Adalet Ağaoğlu, Tarık Akan, Sadık Gürbüz gibi isimler Bayrampaşa Cezaevi’nin önünde bir araya geldi. Bir basın açıklaması yapıp açlık grevine ve mahpusların durumuna dikkat çekmek istiyorlardı.

Aralarında Edip Akbayram da vardı… Darbecilerin hedefindeydi. Sansüre uğruyordu. Ancak halkın türkülerini seslendirmekten nasıl vazgeçemediyse, demokrasi için canını ortaya koyanların yanında olmaktan da geri durmamıştı. Edip Akbayram’ın işçilerle, demokratlarla, devrimcilerle dayanışmasının ilk örneği değildi.

12 Eylül 1980 Darbesi sonrası MGK üyeleri TBMM'de. Depophotos

Yaşamına neler sığdı?

1950’de Gaziantep’te doğduğundan bu yana işçinin, köylünün, ezilenin sesi olmuştu. 1970’li yıllarda seslendirdiği türküler meydanlarda coşkunun timsaliydi. Sosyalistti…  

Altın Mikrofon yarışmasındaki başarısı ile müzik dünyasındaki yerini pekiştiren Edip Akbayram, 1970’lerde nasıl işçilerin, demokratların yanında, omuz omuza ise 12 Eylül Darbesi’ne de öyle karşıydı. 1990’lı yıllardaki çatışmalara karşı tavrını her fırsatta gösterdi. Türkiye’nin kritik siyasal dönüşümlerinde şarkıları ile yetinmedi, toplumu aydınlatmak için sözünü de haykırdı.

16 Eylül 2010’da Ankara’da dinleyicileriyle bir araya geldiğinde, konserinden 5 gün önce gerçekleşen 12 Eylül Referandumu’na dair de bugünleri işaret ediyor ve yaklaşan tehlikeye dikkat çekiyordu.

Cumhuriyet gazetesinden Hatice Tuncer’e 2005 yılının Ocak ayında verdiği demeçte kendi çizgisini sarih bir şekilde izah ediyor ve şöyle diyordu:

“Sanatçıysam yanlış sisteme karşı muhalif olmak zorundayım. Geçmişimle hesaplaşmalarımda pişman olmadığım ama onur duyduğum bir 35 yıl yaşadım. Bulunduğum yerden de daha ileriye gitmek için önümüzdeki süreç neyi gerektiriyorsa onu yapmak için bir sanatçı olarak çalışmalarıma devam edeceğim. Biz toplumun melodik sesiyiz. Melodik sesin üzerine biraz siyasal sesi de koyuyorsanız Edip Akbayram çizgisini çıkartıyor. Demokrat, ilerici, yurtsever bir sanatçının portresini çıkarıyor.”

Edip Akbayram, sadece halkının melodik sesi olmadı. Dayanışmanın inceliğinin de parlayan bir örneğiydi.

Onu yeri geldiğinde Tekel Direnişi’nde Ankara’da, yeri geldiğinde Cumartesi Anneleri ile Galatasaray Meydanı’nda, yeri geldiğinde Tunçbilek maden işçileri ile birlikte Zonguldak’ta, yeri geldiğinde aydınların yakıldığı Sivas’ta ve elbette Gezi’de görmek mümkündü. Liste elbette bununla sınırlı değildi.

Edip Akbayram Tekel İşçilerine yönelik destekte. 2010.

Yanık sesliydi ama “Bu ülkede türküleri yakamazlar” diyecek kadar da belagat sahibiydi.

Büyük usta aynı zamanda Nazım Hikmet çizgisinin de sanattaki devamıydı. Nasıl ki Genco Erkal, Nazım’ı tiyatro sahnesinde yaşatmaya devam ettiyse, Edip Akbayram da bunu müzikte gerçekleştirdi. Tabii ki bu çizgi Nazım’la sınırlı değildi. Yeri geldi Sabahattin Ali’nin de sesi oldu… Hangimiz ondan “Aldırma Gönül”ü dinlemedik? Hasan Hüseyin Korkmazgil’i (Kızılırmak), Vedat Türkali (Bekle Bizi İstanbul) ve Ülkü Tamer’i (Geyikli Gece) de bu listeye ekleyebiliriz.

“Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” da Edip Akbayram’ın en bilinen şarkılarından birisiydi. Her 1 Mayıs kutlamalarında sayısız kez çalınan bu parça onunla özdeşleşti.

Edip Akbayram ile ilgili söz etmeden geçemeyeceğimiz bir nokta da pandemi döneminde yaptıklarıdır. 14 yıl boyunca Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) yönetiminde yer aldı. Pandemi sürecinde getirilen müzik yasaklarına karşı var gücüyle çalıştı. Müzisyenlerin haklarını alması, güvenceli çalışma esasına geçmesi için çabaladı.

Edip Akbayram’ın dillere pelesenk olmuş albümleri, şarkıları bahsetmekle bitmez. Zira, halk da onu sevgiyle, saygıyla uğurlarken şarkılarına eşlik etmeye devam ediyor. Mücadele sürdüğü müddetçe şarkıları dilden dile söylenecek.

O melodik ses, barışa, dostluğa, demokrasiye, kardeşliğe doğru yankılanmaya devam edecek.

Derin Bakış Bülteni her pazar e-posta kutunda

Teşekkür ederiz!
Oops! Bir şeyler ters gitti.

Asla spam email atmayacağız.

Neler bulacaksın 👇

10+ haftanın gündemi

2+ yaşam seçkisi

1+ Scrolli'de öne çıkanlar