Türkiye, nüfusunun yaklaşık %70'inin Instagram kullanıcısı olmasıyla dünya genelinde platformun en aktif kullanıcılarına ev sahipliği yapan ülkelerden bir tanesi. Toplumun farklı kesimlerinden bireyler ve çeşitli meslek grupları, sektörel hacim ve pazarlama harcamalarıyla Instagram'da önemli bir yer kaplıyor. Bu yüzden, 2 Ağustos 2024'te Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından alınan kararla Instagram'a getirilen erişim engeli, hem bireysel kullanıcılar hem de işletmeler için büyük bir öneme sahip. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ile Instagram yetkilileri arasında gerçekleştirilen görüşmelere rağmen süreç henüz çözüme ulaşmadı. Bu sebeple, henüz erişim yasağı sürerken bu değerlendirmeyi yazıyorum.
Bu yazıda, blog yazılarımdan da esinlenerek, yeni medya kullanımları ve sosyal etki odaklı yaklaşımların güncel bir tablosunu sunmayı amaçlıyorum. Geçmişte bir sosyal medya platformu için yazdığım içerikte de belirttiğim gibi, parçalı içerik-platform-tüketici anlayışından ziyade, bütünsel içerik-topluluk-anlam ilişkisinin kurulacağı ve internetin platformlardan özgürleşeceği bir gelecek tasvirine artık daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum.
Algoritma diktatörlüğünde ayakta kalmak
Sosyal medya platformları, günümüz dijital çağında eğlence ve haber akışı arasında bulunan bilgi düzenini yönlendiren en güçlü araç. Ancak bu güç, aynı zamanda ciddi bir bilgi düzensizliğini de beraberinde getiriyor. Algoritmalar, kullanıcıları platformda daha uzun süre tutmak, belirli kâr odaklı grupların tercihlerinde bulunmak için bilgi akışını manipüle ediyor ve bu süreçte kullanıcıların maruz kaldığı içeriklerin görünürlüğünü ve çeşitliliğini engelliyor. Algoritmaların bilgiye erişimimizi bu denli kontrol etmesi, dijital dünyada yeni bir otoriter yapının doğmasına neden oldu. Bu yapı; bilginin dijital kapı bekçileri olan algoritmalar aracılığıyla sansürlenmesi ve şekillendirilmesiyle ortaya çıkıyor. Artık bilginin serbest dolaşımı, algoritmaların iznine tabi durumda.
Günümüzde; haber dağıtımının merkezi haline gelen Google ve Meta, ellerinde kamuoyunu şekillendirecek kadar değerli bir alan tutuyor. Toplumların bilgi arama, alma ve yayma yeteneklerini azaltan ve kamuoyu tartışmalarının niteliğini doğrudan etkileyen her konuda, platformlara getirilen yasaklar kadar bu platformların uygulamalarını da eleştirebilmeliyiz.
Instagram’ın son günahları
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporuna göre, Meta’nın Instagram ve Facebook üzerindeki içerik moderasyon politikaları, özellikle siyasi içeriklerin sansürlenmesi ve kullanıcıların ifade özgürlüğünün kısıtlanması nedeniyle ciddi eleştiriler alıyor. HRW raporuna göre, Ekim ve Kasım 2023 arasında Filistin’e destek veren içeriklerin dünya genelinde 60’tan fazla ülkede sansürlendiği birçok vaka belgelendi. Bu vakaların çoğu, barışçıl bir şekilde Filistin’e destek veren paylaşımlardan oluşuyordu. Raporda, Meta’nın içerik moderasyonu için büyük ölçüde otomatik araçlara dayandığı ve bu araçların özellikle Filistin ile ilgili içerikleri yanlış bir şekilde kaldırdığı belirtiliyor. Meta’nın bu sistemik sansür politikası, kullanıcılara yönelik ağır cezalar, hesapların askıya alınması ve hatta kalıcı olarak kapatılması gibi sonuçlara yol açıyor.
Meta'nın güncel politikası kapsamında, kullanıcıların takip etmedikleri hesaplardan gelen politik içerikleri görmelerini engellemek üzere yeni önlemler alınıyor. Bu, politik içeriklere yönelik tercihler ve algoritmanın düzenlemeleri ile Meta’nın platformu nasıl konumlandırdığını daha açık şekilde gösteriyor.
Bilgi düzensizliği sosyal medya eliyle artıyor
Reuters Enstitüsü'nün 2024 raporunda da görüldüğü gibi, bilgi düzensizliğinin artması, kullanıcıların haberlerde gerçeğin ne olduğu ve neyin sahte olduğu konusunda endişelerini artırıyor. Böyle bir ortamda, kullanıcıların internet ve sosyal medya platformlarıyla anlık erişimle doğru bilgiye ulaştığını söylemek zor. Herhangi bir regülasyonun yapılmadığı, bilgi akışının düzensiz olduğu her sosyal ağ ortamı, doğru yapılandırılmış regülasyonları da zorunlu kılıyor. Ancak, 2 Ağustos'ta getirilen erişim engelini doğru yapılandırılmış bir regülasyon olarak görmek mümkün değil.
Yasaklar çözüm değil
Peki Türkiye’de Instagram’a getirilen erişim yasağını bu bağlamda nasıl değerlendirebiliriz? Sosyal medya platformlarına dair yasaklar söz konusu olduğunda, ilk akla gelen örnekler arasında Sri Lanka’daki sosyal medya engellemeleri bulunuyor. 2019’daki toplumsal çatışma sonrasında sosyal medya engellendiğinde, bilgi akışını düzenlemek yerine yanlış bilgilerin yayılması daha da karmaşık hale geldi. Toplumun birçok kesimi bu karar nedeniyle hükümete tepki gösterdi.
Sri Lanka örneğinden bağımsız olarak da Türkiye’nin getirdiği yasağın çözüm sağlamayacağı ve sorunları daha da derinleştireceği açık. Çünkü Türkiye’den gelen bu hamle, Meta’nın Filistin konusundaki tutumunu veya algoritmaya yönelik tercihlerinde bir değişiklik sağlamayacak. Türkiye’den gelen bu adımı, yanlışa karşılık verilen bir yanlış olarak nitelendirebiliriz. Instagram’ı haber akışından bağımsız eğlence, sosyal ve sektörel meslek alanı olarak da değerlendirdiğimizde Instagram’ın günahlarının cezasının bu yasakla tüm topluma yayıldığını belirtmek mümkün.
Birçok ülkenin ve sivil toplum kuruluşunun aynı anda hareket ederek dijital sermaye sahiplerini denetleyebileceği ve bilgi akışını topluluk yararına düzenleyebileceği bir çözüm gerekiyor. Doğru bir konsorsiyum ve denetleme mekanizması oluşturup bu platformları haber akışı açısından denetleme ve doğrudan iletişim imkânı olmadıkça yasakların şimdilik çözebileceği bir mesele olmayacağını söyleyebiliriz. Bununla birlikte, tüm sorunun Instagram yasağında olmadığını ve yazıda da belirttiğim gibi, Instagram gibi platformlardan haber akışının bağımsızlaşması gerektiğini tekrar vurgulamak istiyorum.
Doğru yön: Yeni bir dijital düzen ve bilgi akışı
Sorunun kaynağını yeniden belirtelim; sosyal medya platformları başlangıçta bilgi aktarmak için değil, eğlence için tasarlanmıştı. Duygusal tepkiler uyandıran içeriklerin viral olma olasılığı, pazarlama potansiyeliyle birleşince bu ağlar hızlıca bilgi paylaşım ağlarına dönüştü. Yani, doğası gereği toplumsal bilgi akışının temellenemeyeceği bir alan, küresel bir bilgi düzensizliğinin merkezi haline geldi.
Günümüzde ise sosyal medya, 18-29 yaş grubundaki insanların en yaygın bilgi ve haber edinme kaynağı. Bu ağlar, özellikle bu kesimin dünya ve gündemle olan bağlantısında esas söz sahibi. Bu nedenle, Instagram ve birçok sosyal medya platformunu öncelikle dijital pazarlama ve eğlence alanı olarak tanımlamalıyız. Eğlence ve sosyal bağlantılar üzerine inşa edilmiş bu platform, haber ve bilgi akışı için ideal bir alan değil. Habercilik, doğruluğun, erişilebilirliğin ve kamu yararının ön planda olduğu bir alan olarak bu platformların dışına taşınmalı. Kamu yararı gözeten bir habercilik için bilgi, sosyal medya platformlarının manipülasyonundan bağımsız olarak, kamu yararını gözeten, nitelikli ve onaylı kaynaklardan alınmalı. Sosyal medya platformları eğlence amaçlı kullanılmaya devam ederken, habercilik daha güvenilir standartlar üzerine inşa edilmiş, erişilebilir platform ve mecralarda kendine yer bulmalı.