Kimimiz kalabalıklarla enerji toplar, kimimiz ise yalnız kalarak kendini yeniler. Peki, içe dönüklük ve dışa dönüklük gerçekten keskin çizgilerle ayrılan iki zıt kişilik tipi mi? Yoksa hayatın farklı dönemlerinde değişebilen esnek özellikler mi?
Modern Dünyada Hayatta Kalma Rehberi podcastinin bu bölümünde, Uzman Psikolog Ayhan Asar, içe dönüklük ve dışa dönüklüğün psikolojik temellerini, yanlış bilinen noktalarını ve bu özellikleri nasıl avantaja çevirebileceğimizi anlatıyor.
İçe dönüklük ve dışa dönüklük kavramları, ilk kez Carl Gustav Jung tarafından ortaya atıldı. Ancak Jung, bu kavramları değişmez kişilik özellikleri olarak değil, hayata karşı tutumlar olarak değerlendirdi. Jung’a göre herkes belirli durumlara göre içe dönük ya da dışa dönük olabilir.
Ancak Uzman Psikolog Ayhan Asar’a göre, günümüzde bu kavramlar mizaç özellikleri olarak ele alınıyor ve beyindeki nörolojik farklılıklarla açıklanıyor.
Dışa dönüklük mü içe dönüklük mü?
Dışa dönük bireyler, dış dünyadan gelen uyaranlara karşı daha az hassas oldukları için kalabalıklar, yüksek ses, hareketli ortamlar onlar için daha besleyici hale geliyor. Sosyal ortamlarda daha rahat hisseden, enerjisini insanlarla geçirdiği vakitten alan kişiler, genellikle dışa dönük özellikler gösteriyor. Buna karşın içe dönük bireyler, dış uyaranlara daha duyarlı oldukları için sessizlik, yalnızlık ve bireysel alanlarını korumaya daha fazla ihtiyaç duyuyor. Kalabalıklar içinde çok fazla zaman geçirmek, içe dönük bir bireyi kolayca yorabiliyor ve enerjisini tüketebiliyor.
Toplumda içe dönüklük genellikle utangaçlık ya da sosyal anksiyete ile karıştırılıyor. Ancak Asar’a göre bu iki kavram birbirinden tamamen farklı. İçe dönüklük, bir insanın tercih ettiği sosyal etkileşim miktarıyla ilgilidir. Utangaçlık ise bireyin sosyal ortamlarda kaygı hissetmesi ve rahat iletişim kuramamasıyla ilgilidir. Sosyal anksiyete yaşayan kişiler, toplum içinde yargılanma korkusuyla sosyal ortamlardan kaçınabilirler. Asar, içe dönüklüğün bir eksiklik ya da sosyal bir problem olmadığını, aksine içe dönük bireylerin yaratıcı, analitik ve derin düşünme becerileriyle öne çıkabileceğini belirtiyor. Albert Einstein, Isaac Newton, Franz Kafka ve Bill Gates gibi isimlerin içe dönük olduğu biliniyor.
Mizacımıza uygun yaşam
Uzman psikoloğa göre mizaç bir engel değil, güçlü yanlarımızı keşfetmemize yardımcı olan bir rehber. Asar'a göre içe dönük bireyler yalnız çalışabilecekleri alanlara yönelerek, kendi bireysel alanlarını koruyarak ve düşünme, gözlem yapma yeteneklerini yaratıcı projelerde değerlendirerek verimli olabilirler. Dışa dönük bireyler ise sosyal ortamlarda aktif olabilecekleri meslekler seçerek, ekip çalışmalarıyla motive olarak ve etkileşim yoluyla öğrenmeye yönelerek daha mutlu ve başarılı olabilirler. Mizacımıza uygun meslek ve yaşam tarzı seçmek, hem psikolojik sağlığınız hem de verimliliğiniz için kritik bir unsur.
Asar, bu konuda Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler’de geçen ünlü sözünü hatırlatıyor: “İnsanın kendi ruhuna ihanet etmesi, başkalarına ihanet etmesinden daha büyük bir suçtur.” Kendi iç sesimizi dinlemek, mizacımızı tanımak ve ona uygun bir hayat inşa etmek, gerçek anlamda tatmin edici bir yaşamın anahtarı olabilir.