İç mekan tasarımında ve mimaride artık yeni bir trend var: çevre dostu sessiz lüks. Bu yaklaşım, doğayla uyumlu, sürdürülebilir malzemelerle estetiği bir araya getiriyor. Côte d’Azur bölgesinde gerçekleştirdiği projelerle dikkat çeken Türk iç mimar Özge Bayraktaroğlu Daunay, bu trendin en güzel örneklerini sunarak modern lüksü yeniden tanımlıyor.
Çevre dostu mimari denildiğinde genellikle akla dış cepheler ve yeşil alanlar gelir. İç mekan projelerinde bu anlayışı nasıl hayata geçiriyorsunuz?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Çevre dostu mimariyi iç mekanlarda hayata geçirirken, geri dönüştürülebilir, doğal ve sürdürülebilir materyaller kullanmaya özen gösteriyorum. Ahşap, doğal taş, geri dönüştürülmüş metal ve cam gibi malzemeler bu noktada ön plana çıkıyor. Ayrıca, düşük VOC (uçucu organik bileşikler) içeren boyalar, geri dönüştürülmüş tekstil ürünleri ve organik pamuk gibi doğal kumaşlar da tercih ettiğim materyaller arasında yer alıyor. Bu şekilde, sadece estetik değil, aynı zamanda çevreye duyarlı iç mekanlar yaratmak mümkün oluyor.
Bu mimari tarzda karbon ayak izini minimize ederken aynı zamanda mekan estetiği ve kullanıcı deneyimi nasıl korunuyor?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Karbon ayak izini azaltmak için enerji verimliliği, doğal havalandırma ve izolasyon tekniklerini kullanıyoruz. Ancak, estetikten ödün vermemek de önemli. Geri dönüştürülmüş materyallerin doğal ve özgün görünümü ile estetik bir denge kurabiliyoruz. İç mekan tasarımında minimalist yaklaşımlar, doğadan ilham alan renkler ve formlar kullanarak ferah, huzurlu ve işlevsel yaşam alanları oluşturuyoruz. Kullanıcı deneyimini ise ergonomik mobilyalar ve doğal ışığın doğru kullanımı ile en üst seviyeye çıkarmaya çalışıyoruz.
“Old money” diyebileceğimiz, zenginliğini sosyo-kültürel boyuta da taşıyan gruplar neden bu tarz tasarımlara daha çok ilgi gösteriyor?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Geleneksel ve köklü aileler, sürdürülebilirlik ve kaliteyi uzun vadeli bir yatırım olarak görüyorlar. Çevre dostu iç mimari, hem etik sorumluluk duygusu hem de estetik ve işlevsellik açısından yüksek kaliteli mekanlar sunuyor. Bu gruplar, sürdürülebilirliğin yanı sıra benzersiz ve kişiselleştirilmiş mekanlar yaratma olanağı sağladığı için bu tarz mimariye yöneliyorlar. Aynı zamanda, kültürel olarak çevre duyarlılığına sahip olma, prestij ve sosyal sorumlulukla da örtüşüyor.
Türkiye’de hangi konut alanlarının çevre dostu mimariye uygun olabileceğini düşünüyorsunuz? Yağmur suyu hasadı, güneş enerjisi entegrasyonu veya dikey bahçeler gibi inovatif teknikler ne derece Türkiye’de uygulanabilir ve sürdürülebilir?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Büyük şehirlerdeki modern konut projeleri ve müstakil evler, çevre dostu mimari uygulamalarına en uygun alanlar olarak öne çıkıyor. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde bu tür projelere ilgi artıyor. Yağmur suyu hasadı, güneş enerjisi entegrasyonu, doğal ısıtma ve soğutma sistemleri gibi sürdürülebilir teknikler Türkiye’de giderek daha fazla uygulanabilir hale geliyor. Yeni nesil inşaat projelerinde bu tür yenilikçi yaklaşımlar görülmekte, ancak yaygınlaşması için farkındalığın ve teşviklerin artması gerekiyor.
Çevre dostu yaşam alanları, orta sınıf eliyle de genişletilmesi gereken özellikler taşıyor. Fakat ekonomik durumlardan dolayı sadece belirli üst segmentlerde rağbet görebiliyor. Toplumsal yaşama daha iyi bir entegrasyon için bu mimari tarzın yayılımı nasıl genişletilebilir?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Çevre dostu yaşam alanlarının daha geniş kesimlere ulaşabilmesi için, devlet teşvikleri, vergi indirimleri ve kredi olanakları artırılabilir. Ayrıca sürdürülebilir malzemelerin üretim maliyetlerinin düşürülmesi için yerel üreticilere destek verilmelidir. Orta sınıfın bu mimari tarzı benimsemesi için, uzun vadede enerji tasarrufu sağlayan çözümler sunan projeler teşvik edilmeli, farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir. Daha uygun fiyatlı, modüler ve sürdürülebilir tasarımlar geliştirerek, çevre dostu mimariyi herkes için erişilebilir hale getirmek mümkün olacaktır.
Fransa’da Türk tasarımcı olmak ne kadar kolay veya zor?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: Fransa’da Türk tasarımcı olmak, çeşitli zorlukların yanı sıra fırsatlar da sunuyor. Kültürel farklılıklar ve yerel piyasa dinamikleri, başlangıçta zorluk yaratabilir. Ancak, tasarımda başarılı olmanın anahtarı, müşterinin ihtiyaç ve beklentilerini doğru bir şekilde anlamaktır. Projelerinizi oluştururken, yerel estetik ve işlevselliği göz önünde bulundurmak büyük önem taşır. Müşterilerle güçlü bir iletişim kurduğunuzda, onların hayallerini gerçeğe dönüştürmek mümkün hale gelir. İyi bir dinleyici olmak, yaratıcılığınızı besleyen en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle, doğru yaklaşım ve profesyonel bir tutumla Fransa’da Türk bir tasarımcı olarak başarılı olmak mümkündür.
İç mekan tasarımında en çok hangi trendleri takip ediyorsunuz?
Özge Bayraktaroğlu Daunay: İç mekan tasarımında en çok önemsediğim trendler, sürdürülebilirlik ve doğallık üzerine odaklanıyor. Doğal malzemeler, geri dönüştürülebilir ürünler ve enerji verimliliği sağlayan çözümler projelerimde sıkça kullanılıyor. Bu yaklaşımla, çevre dostu ve uzun ömürlü tasarımlar oluşturmayı hedefliyorum. Minimalist ve işlevsel tasarımlar, ferah ve huzurlu yaşam alanları yaratmak için tercih ettiğim bir diğer önemli trend. Ayrıca, doğal ışığın maksimum düzeyde kullanımı, mekanlara hem estetik hem de enerji verimliliği katıyor. Doğadan ilham alan doğal renk paletleri de mekanlarda dingin ve sıcak bir atmosfer yaratmada önemli rol oynuyor.