Haber: Ahmetcan Uzlaşık & Elif Eylül Barut
Kürasyon: Ömer Sirkecioğlu
"Bir tarih öğrencisi olarak geçmişi kavrayışım bile geleceği görmemi kolaylaştırmıyor. Koskocaman bir bulanıklığın içinden ileriyi görmeye çalışmak benim ve tanıdığım tüm öğrencilerin yalnız eğitime değil, hayatın her alanına duyduğu heyecan ve motivasyonu kaçınılmaz olarak eksiltiyor ya da tümden yok ediyor." Kuzey Usman, ODTÜ Tarih Bölümü Öğrencisi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasıyla başlayan ve başını öğrencilerin çektiği protestolar günlerdir devam ediyor. Bu süreçte protestoların en güçlü ayağını, ülkenin son 10 yılda gördüğü en büyük kitlesel öğrenci hareketi çekiyor. “Hak, hukuk, adalet” sloganı meydanlarda sıklıkla yankılansa da öğrenciler kadın cinayetleri, gelecek belirsizliği ve ekonomik problemleri de sıkça dile getiriyor. 19 yaşındaki ODTÜ öğrencisi Kuzey gibi birçok öğrencinin gelecek kaygısı protestoların ana motivasyonlarından biri.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından Türkiye genelinde üniversitelerde akademik boykot eylemleri başladı. İstanbul'da Boğaziçi, İstanbul Teknik, Yıldız Teknik ve Bilgi Üniversiteleri gibi kurumlarda öğrenciler dersleri boykot ederken, İzmir'de Ege ve Dokuz Eylül gibi üniversitelerde de benzer eylemler gerçekleşti.
Ankara'da ODTÜ, Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri'nde de boykot geniş çaplı katılımla devam etti. ODTÜ'lü öğretim üyeleri de öğrencilere destek yürüyüşü düzenledi. Hacettepe Üniversitesi'nde öğrenciler fakülteler arasında yürüyüş yaparken, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri kampüs içinde eylem gerçekleştirdi.
İmamoğlu’nun tutuklanması protestoların fitilini ateşlemiş olsa da öğrenciler birçok konuda bardağın taştığını söylüyorlar. Öğrenci yoksulluğu bunlardan belki de en öne çıkanı. Yeterli beslenememe, barınma krizi, ulaşım, işsizlik ve gelecek kaygısı gibi birçok başlık, bu kitlesel hareketlerin önüne açan bir faktör oldu.
"Kampüs içinde yer alan öğrenci kantinine kahve almak için gittiğimde bir kahvenin, orada barista olarak çalışan öğrencinin saatlik ücretinden fazla olduğunu gördüm. Bir öğrenci kantininin bu denli pahalı olmasını oradaki baristaya söylediğimde ise 'Bu kantinin çok yoğun bir yerde olduğunu, dolayısıyla bu fiyatların normal olduğunu' söyledi”- Ege Kahya, ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğrencisi
Gelin Türkiye’deki öğrenci yoksulluğunu inceleyelim.
Toplum Araştırmaları Enstitüsü’den Yağmur Uzunırmak’ın yazdığı rapor, Ekrem İmamoğlu eylemlerine katılan katılımcıların Ankara ölçeğindeki analizini sunuyor. “Kim bu gençler” isimli rapora göre Ankara ölçeğinde eylemlere katılan kişilerin yüzde 61.1’ini öğrenciler oluşturuyor.
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi'nin 2023 tarihli "Genç Yoksulluğu Dosyası" raporu, Türkiye'deki üniversite öğrencilerinin karşılaştığı derin ekonomik zorlukları gözler önüne seriyor. Rapor, üniversite öğrencilerinin yaklaşık yüzde 60'ının görece yoksulluk sınırının altında yaşadığını ortaya koyuyor. Ekonomik sıkıntılar, gençlerin eğitim haklarını kullanabilmelerini ciddi bir şekilde engelliyor ve temel haklara erişimlerini zora sokuyor.
Raporda, üniversitelerdeki yemekhane ücretlerinde artış yaşanması gibi örneklerin öğrencilerin sağlıklı beslenme hakkına erişimini zorlaştırdığı aktarılıyor. Eğitim masrafları ise her iki gençten biri için büyük bir sorun teşkil ediyor. Öğrencilerin yüzde 51.4'ü internet ve telefon harcamaları ile eğitim masrafları gibi konularda karşılaştıkları zorluklarla boğuşurken, yüksek kiralar öğrencilerin yaşadığı barınma krizini derinleştiriyor.
Rapora göre barınma sıkıntısı, yalnızca maddi bir sorun olmanın ötesinde, birçok öğrencinin ruh sağlığını da olumsuz etkiliyor. Rapor, gençlerin yüzde 30'unun mutsuz olduğunu ve yüzde 55.4'ünün beslenme sorununu en büyük sıkıntı olarak gördüğünü vurguluyor. KYK burslarının yetersizliği de raporun değindiği noktalar arasında.
Eğitim Sen Genel Merkezi önünde konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da 2021-2023 yılları arasında 900 bin öğrencinin yoksulluktan kaynaklı kaydını dondurduğunu ve üniversiteyi bıraktığını, bu sayının geçtiğimiz iki yıl boyunca çok daha arttığını düşündüklerini söyledi.
Yoksulluk riski, Türkiye'de özellikle 11-15 yaş grubunda daha yüksek. Eurostat verilerine göre, 15 yaş altı çocuklarda yoksulluk ve sosyal dışlanma riski artıyor. 2023 yılına ait veriler, Türkiye'de yoksulluk ya da sosyal dışlanma riski altında olan kişilerin oranının %30,7 olduğunu, bu oranın ise 11-15 yaş grubunda %41,8'e kadar çıktığını gösteriyor.
Scrolli’ye konuşan Sosyal Hizmet Uzmanı Tufan Fırat Göksel, öğrenci yoksulluğunu kavramının yalnızca ekonomik yoksulluk olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti. Göksel, “Eğitime erişim, istihdam, sağlık, sosyal katılım ve psikolojik iyi oluş hâli olarak düşünelim. Türkiye’de güncel verilere göre 4,5 milyon gencimiz ne eğitimde ne de istihdamda ve bu aslında bir sosyal adalete erişim sorunu” dedi.
Türkiye'nin son dönemlerinde kendini iyice belli eden ekonomik krize değinen Göksel, “Bu son 3 - 4 yılın aşırı yoksullaşması öğrencileri çok ciddi etkiledi, onları eğitimden mahrum bıraktı. Normal şartlarda öğrenciler ailelerinden aldığı ücretlerle üniversite okuyabiliyorlardı, en kötü öğrenim kredileri alıyorlardı. Bir şekilde kimse çalışmaya mahkûm bırakılmadan eğitimini tamamlayabiliyordu. Son dönemlerde ise aileler ekonomik olarak bu yükü taşıyamayacağı için özellikle kız çocuklarını başka illere göndermemeye başladılar” ifadelerini kullandı.
Öğrencileri sokağa döken nedenin seçme ve seçilme hakkının ihlalinden farklı olduğuna dikkat çeken Göksel, “Çocuklar eylemlerde yüzlerini kapatıyorlar çünkü ileride herhangi bir durumda eşit muamele görmeyeceklerinin farkındalar, gelecek kaygısı duyuyorlar. Hiç gençlik yaşamıyorlar aslında, unutmayalım yoksulluk bir travmadır” diye konuştu.
Dünya genelinde tırmanan bir problem olduğunun altını çizen Göksel, “Gençlikteki bu tükenişin ayak sesleri son 10 yıldır geliyordu. Dünya genelinde ergenliğin 28 yaşına kadar yükseldiğini söyleniyor dikkat ederseniz, çünkü artık insanlar o kadar erken istihdama katılamıyor ve kolaylıkla aile kuramıyor. Türkiye'nin 85 milyon nüfusu var ve ortanca yaşı 28, yani genç nüfusumuz var ama bu nüfustan faydalanamıyoruz. Gençlerin yüzde 25'i işsiz” ifadelerini kaydetti.
Yaşanan barınma sorununa da değinen Göksel, “Yurtların kapasiteleri arttırılsa bile kalitesi düşüyor. Burada belediyelere tanınan bir hak var: kurumlar açabilir, sosyal tesisler yapabilir, barınma hizmeti verebilir. Ek olarak, yeni yapılan yurtlar da merkezlere çok uzak yerlere yapılıyor ve bu yurtlara da öğrenci garantisi veriliyor. Bu da aslında bir servet transferi aracı” diye konuştu.
Yurtlar üzerinden siyasi iktidarın izlediği politikaların izlenebileceği analizini de yapan Göksel, “Belediyeler ortak çalışma alanları yapabilirler, niye yapmıyorlar? Siz buralarda gençlik çalışmaları yapmazsanız gençler doğal olarak evlere kapanacak. Çocuklar dışarı çıkamıyor. Yemek yiyeceksiniz desek bir öğün en kötü 300 TL, öğrenciler öğün atlıyor” ifadelerini kullandı.
İktisatçı İlhan Döğüş, öğrenci yoksulluğunun diğer kesimlerin yoksulluğundan farklı olduğunu aktardı. Döğüş, “öğrenci yoksulluğunun duygusal bir tarafı var. O yaşlardaki gençler diğer toplum kesimlerinden farklı olarak eğlenmek ve gezmek gibi şeyler de istiyor, bu da onların en doğal hakkıdır. Psikolojik tarafı dışında gençlerin orta-yaş üst kesimlere göre daha fazla tüketim eğilimi vardır. Bu bağlamda gençlerin yoksulluğu ekonomik olarak talebi daha fazla baskılayan bir faktördür”, ifadelerini kullandı.
Öğrencilerin barınma, ulaşım ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmasına da değinen Döğüş, bunda enflasyonun bir etken olduğunu ama asıl etkenin enflasyonun karşısında eriyen gelirler olduğunu söyledi. Döğüş, “80 sonrası başlayan ama 2000’lerde zirveye varan devletin özel eğitime teşvik eden politikası sonucu aileler çocuklarını okutmak için özel okullara yöneldi. Bu da bir borçlanma getirdi. Aileler çocuklarını okutmak için kredi çekmeye başladı. Bu yüksek borçlanma etkili olduğu kadar işin bir de işsizlik boyutu var. Özellikle part-time işlerde çalışma ihtiyacı olan gençleri bu işsizlik sarmalı etkiliyor. Yine sosyal harcamalar kesildiği için bursların yetersiz olmasından bahsedebiliriz”, şeklinde konuştu.
Sözlerine çözüm önerileriyle devam eden iktisatçı, “bütün yoksulluklar gibi öğrenci yoksulluğunu çözmek de devletin görevidir”, dedi. Döğüş, devletin eğitimi ücretsiz kılarak, hiçbir vatandaşını yoksulluk altında bırakmayacak kamu politikaları izleyerek ve barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçları öğrencilere ücretsiz kılarak öğrenci yoksulluğunu engelleyebileceğini savundu. Döğüş yaygın bilinenin aksine kamu harcamalarının vergiyle finanse edilmediğini, öyle olsa bile toplumun eğitimle yaratılacak verimlilik artışıyla bunu öğrencilerden ileride alacağını aktardı.
© 2025 Scrolli. All Rights Reserved. Scrolli Media Inc